GERONTOLOJİK BAKIŞ

Yaşamın Anlamını Anlayanlara İhtiyacımız var

Yaşamın genç ve gülen yüzüne alıştığımız veya sadece onu görmekten hoşlandığımız için, yaşlılığın ağlayan
yüzüyle tanışınca, çoğumuzun hayalleri darmadağın
oluyor. Milyonlarca insan, bu ruhsal dağınıklıktan dolayı, hayatının anlamsız olduğuna inanıyor veya inandırtılıyor.

Gerçekten toplumumuz bizi, sürekli hayatın hoş
taraflarına yönlendiren bir strateji uyguluyor gibi görünmektedir. Her ne kadar çoğunluğun hayatından şikâyet etmesi için sebepler bir hayli fazla olsa bile, genel olarak
bakıldığında, toplumumuz sözde başarılı yaşlanan
insanlarla dolup taşıyor.

Tabii burada başarılı yaşlanmadan ne anladığımız
önemlidir. Modern toplumun insanlara yaptığı telkinlere göre, başarılı bir yaşamdan veya başaralı bir
yaşlanmadan söz edebilmek için bolca tüketmeniz,
eğlenmeniz, zinde kalmanız, genç bir görünüme sahip
olmanız gerekiyor. Bu basit ve yüzeysel bir anlayışla
hayatını sürdürenlerin, gerçekten başarılı yaşlandıklarına inanıyor olmaları, en şaşırtıcı durumlardan biridir.
Yaşamın anlamını maddi değerlere sıkıştırmaya
çalışanların bazıları, manevi değerleri de parayla satın alabileceğine inanması ise, çok daha şaşırtıcı bir
durumdur.

İnsanın kendi yaşamının sonunda karşı karşıya kaldığı “Anlam” sorununu anlayabilmesi ve açıklığa
kavuşturabilmesi için yaşamına ilişkin anlayışını
değiştirmesi gerekir. Bu durum, kırılganlığımız ve
sonluluğumuz karşısında, değişmiş bir varoluşsal
öz-anlayış kazanmayı gerektirir. Ama bu toplumsal,
kültürel, medyatik ve tek boyutlu yaşam ideolojisinin
eleştirisini gerektirir.

Günümüzün eğlence ve serbest zamana dayanan yaşam idealinin akımına kapılıp gidenler; gençlik, zindelik, sağlık, tüketim, şehvet ve zevk gibi değerleri ulaşılabilecek en yüksek değer olarak kabul ediyor. “Bu mutluluk ideolojisi, ayrıca, kapitalist kâr maksimizasyonu ideolojisiyle de
oldukça uyumludur” (Rentsch, 2012).

Ahlaki ve etik açıdan giderek erozyona uğrayan
toplumumuzda, yaşamın anlamını anlayamayanlar
çoğalıyor. Yaşamın anlamını, sadece arzuların
tatmininden ibaret olduğunu zannedenlere, yanıldıklarını anlatmak ise çok zordur, hatta neredeyse imkânsızdır. Çünkü özellikle medyanın zevk, şehvet ve eğlence
bombardımanı çok güçlüdür. İnsanların tepesine adeta yağmur gibi düşen, bu zevk-şehvet-eğlence
bombardımanına “Dur” diyecek bir güç de yoktur. Buna karşı çıkanlar veya karşı çıkıyor gibi görünenler bile,
kendilerine gelince medyanın gücünden yararlanmaktan geri kalmıyorlar.

İstesek de istemesek de varoluşumuzu şekillendiren
birçok olumsuz yönün, sosyal ve bireysel olarak
üstesinden gelmemiz gerekiyor. Rentsch’e (2012) göre yaşlanmak, hasta olmak, acı çekmek ve ölmek, genellikle göz ardı edilen bu olguların anlam boyutlarına erişmek, yaşamı anlamlı kılmaktadır. Her insanın gerçek iletişime, karşılıklı yardımlaşmaya ve şefkate, dayanışmaya ve kendi sınırlarını anlamaya ihtiyacı vardır. Bunlar “Olgun ve berraklaşmış öz-bilgi” aşamasına ve dolayısıyla
anlamlı, özünde aydınlanmış bir hayata” bizi götürüyor. Fakat bu yolculuğa insanları nasihatle ve telkinle
katılmaya yönlendiremeyiz. Önce toplum olarak yaşamla ilgili anlayışımızı değiştirmeliyiz. Böyle düşünüyor
Gerontoloji, bizden söylemesi…

Yayın Tarihi
16.02.2025
Bu makale 97 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!