Bakacak torunları ya da torunlarının çocukları yok ise, yaşlılar işe yaramaz. Bu görüş giderek daha ender hale geliyor. Türkiye’de daha şimdiden doğurganlık 1,7’nin altına geriledi. Bu durum, yaşlıların bakacak torunlarının ve torunlarının çocuklarının azaldığı ve azalacağı şeklinde yorumlanabilir. Buna karşın yaşlılık ve yaşlanmaya ilgi şaşırtıcı hızla artıyor.
Henüz ilk Gerontoloji bölümü Akdeniz Üniversitesi’nde 2006 yılında kurulduktan ve 2009 yılında öğretime başladıktan sonra, diğer üniversitelerde buna katılarak açılan Gerontoloji bölümlerinin sayısı bugün iki düzineyi aştı. Özellikle bilim, destek ve bakım alanlarında. Bunun nedeni, hedef kitledeki tarihsel olarak benzeri görülmemiş olan artış ve gelecekteki (bazen kaygı yaratan) hâkimiyetidir. Yaşlılardan bazılarının henüz harcanmamış mali kaynaklara sahip olması, ilginin mümkün sebepleri arasında sayılabilir bir unsur olarak görünmüyor.
Diğer taraftan önemli görünen bir şey ise; sosyal, tıbbi, psikolojik sonuçları ve sorunları şahsen üstlenme olasılığının giderek azalmasıdır. Özellikle ileri yaşlılara (80 yaş üstü) yönelik azalan bir ilgisizlik ve bununla bağlantılı kaygılar göz ardı edilmemelidir. Genellikle olduğu gibi ikircikli bir profesyonel ilgi var ve belki baskıyı hafifletir, faydalıdır ve aynı zamanda yaşlanmanın altında yatan sorunlara karşı kolektif bir savunma görevi üstlenebilir.
Profesyonellerin yaşlılık ve yaşlılarla ilgilenmesi, yalnızca günümüzde değil, ama bugün geçmişe göre belirgin biçimde eğitim sektörünü de etkilemiştir. Her zaman olduğu gibi, eğitimin sosyo-politik görevler üstlenmesi gerektiğinin öncesinde bakımdan önlemeye, destekten teşvike, kişisel sorumluluğa ve kendi kendine yardıma kadar, konuyu yeniden ele alıp düşünme fikrinde bir canlanma olur. Yaşlıları yetersiz görmeme, bunun yerine yeterliliklerine güvenmenin gerekliliği vurgulanır ve ileri eğitimin diğer "Hedef Grupların" geliştirilmesiyle de paralellik olduğu dikkat çeker.
Yaşlı veya yaşlılık eğitimi, öğrenme alanları ve yeteneğine ve giderek artan bireyler arası farklılıklara göre şekillense de, yeterlilik tezi bu alanı kapsamış görünüyor. Bu durum, 1920'lerden günümüze nefes kesen bir gelişmeyle, insanın genç yetişkinlikten emeklilik yaşına kadar her şeyi öğrenebileceği, sınırı zorlayan pek çok şeyin aslında ekonomik nitelikli olduğunu ilan eden, psikolojik ve gerontolojik araştırmalar sayesinde gerçekleşti.
Bahsedilen dönemdeki değişimlerden etkilenenlerin kişisel taleplerine ve bilime bakış açılarına bakılmaksızın, yaşlılık imajı önemli ölçüde değişti. Programatik literatürün bazı kısımlarında, yaşlılıkta eğitim şansı konusunda aşırı bir iyimserliğe yol açmış gibi görünüyor. Yaşlılığın sorunları ve sınırlamalarının, öğrenme isteğine ve öğrenme yeteneğinin eğitime bağımlılığını, mazideki biyografinin ve her şeyden önce “Yaşam Boyu Öğrenmenin” toplumuzdaki geleceğinin, bireyin niyetine uygun hale getirilmesini sağlayan, araçsal bir işleve sahip olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir.
Bu anlamıyla yaşlıları öğrenmeye motive edebilecek öngörülebilir gelecek nedir? Hâlâ ya da asıl şimdi mümkün olan her şeyi denemek ve yapmak isteyen görünüşte “Genç Yaşlılar” ve olası eğitim çabalarının artan etkisizliğini görmezden gelemeyen canlı, zinde ve aktif yaşlılar keşfedildi. Yaşlılara eğitim hizmeti sunma gerekçeleri çeşitlidir ve heyecan verici görünmektedir: Temel becerileri korumak ve sürdürmek, rol kayıplarını telafi etmek, yaşam krizlerine cevap aramak, mesleki ve aile yaşamı aşamalarından sonra yeni anlam keşfetmek, bağımsızlığı sürdürmek, aktif bir yaşam tarzı için çabalamak, kişisel deneyim ve kendini gerçekleştirmek, kuşaklararası ilişkilerin uyumlaştırılması vs. vs.
Yaşlı eğitiminin ilk kavramları daha çok telafi edici grup çalışmasını hedefliyordu. Daha sonra içeriğe dayalı yaşa özel eğitim konseptleri geliştirildi. Bugünkü ise, muhtemelen yaşlı eğitiminin odak noktasını, yaşamın her evresi için önemli ve yaşlılığa hazırlık görevini üstlenmek olarak tanımlandı. Literatürün bazı kısımlarında, yaşlılıktaki imkân ve aynı zamanda kayıpların algılanması nedeniyle, sanki yaşlılığa erişmenin kesinliği varmış gibi gençleri yaşlılık ve yaşlanma hakkında bilgi almaya teşvik etme eğilimi gözlemlenebilir.
Son zamanlarda kuşaklararası öğrenmeye, gençler ve yaşlılar arasındaki ortak öğrenmeye daha fazla vurgu yapılıyor, ama kültürlerarası öğrenmede olduğu gibi, birinin diğerine ne kadar ilgi duyabileceği hâlâ belirsizdir.
Böyle düşünüyor Gerontoloji. Bizden söylemesi…