Yaşlı katli terimiyle, yaşlı insanların kasıtlı olarak öldürülmesi tanımlanır. Bu konu, genellikle tarihi veya kültürel uygulamalarla ilişkilendirilir ve yaşlı insanların çeşitli nedenlerle öldürüldüğü veya kendi hallerine bırakıldığı durumları ifade eder. Genellikle bu tür durumlar, kaynak kıtlığı, yaşlı insanların bir yük olarak görülmesi veya dini ve kültürel inançlar gibi nedenlerden meydana gelir.
Japonya'da, Ubasute adı verilen bir uygulamadan bahsedilir. Yaşlı veya güçsüz kişiler bir dağa veya vahşi doğaya bırakılarak ölüme terk edilirdi. Bu, aşırı yoksulluk veya kıtlık dönemlerinde gençlerin yükünü azaltmak için yapılırdı. Ancak, bu uygulamanın ne kadar yaygın olduğu veya sadece bir efsane olup olmadığı tartışmalıdır.
Eskimo Kültürleri (İnuitler), Arktik bölgelerde yaşayan bazı grupların, topluma katkı sağlayamayacak duruma gelen yaşlı üyelerini, bir buz kütlesi üzerinde bırakarak ya da başka şekillerde ölüme terk ettikleri anlatılmaktadır. Bunun, kaynak kıtlığı ve herkesin beslenmesinin mümkün olmadığı durumlarda yapıldığı belirtilir.
Antik Çağ’da Cermen Kavimlerinin, topluma katkı sağlayamayacak duruma gelen yaşlı üyelerini öldürdüklerinden veya kendilerini öldürmelerine izin verdiklerinden bahsedilir. Bunda da kaynak kıtlığının ve yaşlıların bir yük olarak görülmesi düşüncelerinin rolü dikkat çekmektedir.
Günümüzde açıkça yaşlıların öldürülmesi medeni toplumlarda uygulanmaz. Zira bu husus, bir cinayet ya da kötü muamele olarak kabul edilerek cezalandırılır. Ancak ötenazi konusu burada bir çelişki yaratmaktadır. Bazı ülkelerde ağır hasta veya çok yaşlı kişilere, eğer kendileri talep ederse, yaşamlarını sonlandırmalarında yardımcı olunur. Örneğin İsviçre, Hollanda ve Belçika gibi ülkelerde, aktif ötenaziye ilişkin yasal düzenlemeler vardır, ama çok sıkı bir şekilde düzenlenmiştir. Yalnızca belirli koşullar altında ötenaziye izin verilmektedir.
Ötenaziyi savunlar yaşlı katli ile ötenazinin karıştırılmaması gerektiğini, bunların çok farklı kavramlar olduklarını vurgular. Yaşlı katlinin şiddet içeren ve zorla yapılan bir eylemi tanımladığına, ötenazinin ise bir kişinin acısını sonlandırmak için, onun talebinin yerine getirilmesiyle ilgili olduğu belirtilir. Ötenazi ile yaşlı katli arasında, bakış açısında benzerlik ya da farklılık algılanabilir. Ancak belli bir açıdan bakıldığında, “Medeni toplum” da kendine özgü yaşlı katli uygulamalarına sahiptir. Yarattığı “Sosyal ölüler” buna bir örnek olarak gösterilebilir.
Sosyal ölü teriminden, bir kişinin fiziksel olarak hayatta olmasına rağmen, toplumsal bağlamda yaşamının sona ermiş gibi algılandığı durumları anlıyorum. Bu husus, özellikle yaşlılar için sıklıkla geçerlidir. Sosyal ölü hali, yaşlı kişinin toplumdan soyutlanması, yalnızlık, yoksulluk ve sosyal destekten yoksun bırakılmasıyla ilişkilidir.
Evet, sosyal ölü haline gelen yaşlılar, aslında toplumsal anlamda birer “Ölü” olarak görülebilir. Bu durum, fiziksel olarak hayatta kalmasına rağmen, sosyal bağların, iletişimin ve anlamlı ilişkilerin yok olmasıyla, hayatlarının ruhsal ve toplumsal açıdan sona erdiği anlamına gelmektedir. Sosyal ölü haline getirilen yaşlıları, bir nevi “Zombi” olarak hayal edebiliriz.
Birçok yaşlı, özellikle emeklilik döneminde ekonomik zorluklarla karşılaşmaktadır. Gelir kaynaklarının azalması, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmalarına ve toplumsal yaşamdan uzaklaşmalarına yol açmaktadır.
Yaşlılık döneminde, aile üyelerinin ve arkadaşların kaybı, yaşlıların sosyal çevresinin daralması anlamına gelmektedir. Bunun sonucunda yalnızlık hissi hayatlarına egemen olmaktadır. Yalnızlık çeken bir yaşlının, zihinsel ve bedensel sağlığı, bundan olumsuz etkilenerek, toplumdan daha fazla soyutlanmaktadır.
Yaşlıların, modern toplumlarda üretkenliklerini yitirdiklerinde, değersiz olarak görülme riski artar, teknolojik ve toplumsal değişimlere uyum sağlayamamaları, toplumsal yaşamdan soyutlanma riskini artırır. Fiziksel veya zihinsel engeller ya da ağır kronik sağlık sorunları nedeniyle de toplumla etkileşimleri zorlaşabilir. Örneğin Alzheimer hastası yaşlılarda bunu sıklıkla gözlemliyoruz. Bu durum, yaşlıların toplumdan dışlanması anlamına gelir ve onların birer sosyal ölü haline gelmelerine yol açabilecek sürecin başlamasına neden olur. Bu tür dışlanma, yaşlının kimliğini, varlık amacını ve yaşam kalitesini olumsuz etkiler.
Toplum olarak bunun farkına varmak ve yaşlıların yalnızca fiziksel ihtiyaçlarını değil, aynı zamanda sosyal ve psişik ihtiyaçlarını da karşılamak büyük önem taşır.
Böyle düşünüyor Gerontoloji… Bizden söylemesi.