Hayatında en az bir kere eşitlik ve özgürlük üzerine düşündüğünü kabul edersek, ki şüphesiz çok daha fazla bunlara kafa yordun, o zaman merakını uyandıracak bir sorum var: Sosyal politikada eşitlik paradigmasını mı, yoksa özgürlük paradigmasını mı tercih ediyorsun? Kolay bir soru olmadığını biliyorum; zaten bu yüzden bunu soruyorum.
Sosyal politikada öne çıkan iki paradigma, eşitlik ve özgürlük paradigmalarının toplumsal düzen ve sosyal politikalar açısından farklı öncelikleri ve hedefleri olduğunu bildiğini kabul edebilir miyiz? Açık konuşmak gerekirse, ki gerekir, bunlara kafa yoranların yormayanlara kıyasla, daha az olduklarını kabul ediyorum.
Sosyal ve ekonomik eşitliği sağlamayı hedefleyen eşitlik paradigması, herkesin eşit fırsatlara ve kaynaklara erişimini savunmaktadır. Fırsat eşitliği kavramını işitmeyen kalmadı, ama uygulamadaki aksaklıkları da! Devletin, sosyal adaleti sağlamak için yaptığı sosyal politik müdahalelerdeki aksaklıklardan söz ediyorum. Gerçekten fırsat eşitliği içinde yaşadığımıza dair içime rahatlık veren bir durumu göremiyorum. Bu çerçevede sosyal yardımlar, sağlık hizmetleri, eğitim imkânları, gelir dağılımındaki adaletsizlikler gözüme daha çok “Batıyor”. Sosyal refahın artması ve toplumsal uyumun sağlanmasını hedefe koyan eşitlik paradigmasında, sıkıntılarımız olduğuna sanırım sen de katılıyorsun.
Gelelim özgürlük paradigmasına! Bu paradigma bireysel özgürlüklerin korunmasını ve bireylerin kendi yaşamlarını belirleme haklarını vurgular. Bunu duyunca belki eşitlik paradigmasından vazgeçip, özgürlük paradigmasından yana olabilirsin. Kulağa çok hoş geliyor: Kendi yaşamını kendimiz belirleyeceğiz.
Yaşasın özgürlük! Tamam, ama acele etme, “Acele edenin işine, şeytan karışır” derler. Özgürlük paradigması, aynı zamanda devlet müdahalesinin asgari düzeyde tutulmasını talep eder. “Ben bireyim” diyorsan, o zaman kendi hayatından da kendin sorumlusun! Sana belki “Kendinin Heykeltıraşı” olmanı tavsiye edenler olmuştur. Buyur, ol! Çalış çabala başarının mimarı ol! Bireysel özgürlük istiyorsan, o zaman bireysel hayatını kendi eline almalısın. Serbest piyasa ekonomisi, özel mülkiyet hakları ve bireysel girişim özgürlüğü gibi çeşitli unsurlar, özgürlük paradigmasının temel taşlarını oluşturur. Bireysel sorumluluğu ve rekabeti vurgular.
Gördüğün gibi yukarıda “Bıyık” aşağıda “Sakal” ! Her ikisi de sosyal düzenlemelerde önemli rol oynar ve birbirlerine karşıt olmalarına rağmen, toplumda dengeli bir şekilde uygulanmaya çalışırlar.
Eşitlik paradigmasının içsel hedefi kompanzasyondur; sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri telafi etmeyi amaçlar. Dezavantajlı gruplara çeşitli yardımlar ve destekler sağlanarak, onların toplumdaki diğer bireylerle eşit fırsatlara sahip olmasını sağlamayı hedefler. Örneğin, düşük gelirli ailelere finansal yardım, engellilere özel eğitim ve iş olanakları gibi sosyal politikalar, eşitsizlikleri dengelemeye yönelik kompanzasyon önlemleridir. Amaç sosyal adaleti artırmak ve herkes için daha eşit bir “Oyun Alanı” yaratmaktır.
Özgürlük paradigmasının içsel hedefi statü güvencesidir. Bireylerin mevcut statülerini ve sahip oldukları özgürlükleri korumak ve güvence altına almak hedefine odaklanır. Bireylerin sahip olduğu ekonomik ve sosyal pozisyonları sürdürmelerini, mülkiyet haklarını ve özgür kararlar alabilmelerini önceliklendirir. Devlet müdahalesinin asgari tutulması ve serbest piyasa koşullarının korunması, bireysel çaba ve yeteneklerle elde edilen başarıları vurgulayarak, statülerini korumalarına katkı sağlar. Amaç, bireysel özgürlüklerin ve girişimlerin önündeki engelleri kaldırmak ve bireylerin kendi kaderlerini tayin etmelerini sağlamaktır.
Artık özgürlük paradigması ile eşitlik paradigması arasındaki farkı, az çok bildiğine göre, hangisini tercih edeceğine kolayca karar verebiliyor musun? Hiç zannetmiyorum. Her ikisinin de avantaj ve dezavantajları var. Hangileri olduğunu sanırım tahmin edebildin: Eşitlik paradigmasında kurumlara bağımlılık vardır, örneğin sosyal yardım kurumuna ve özgürlük paradigmasında bireysel sorumluluk vardır, örneğin mesleki kariyer için randıman getirmen lazım. Hangisinden yanasın?
Böyle düşünüyor Gerontoloji… Bizden söylemesi.