GERONTOLOJİK BAKIŞ

Kütüphanemde Bir Gezintinin Sonucu

Kütüphanemde gerontolojik literatürden çok, başka bilim dallarının kitaplarının bulunmasına biraz da hayret eden bir arkadaşım, imalı bir cümleyle, “Ben de seni Gerontolog sanırdım” dedi. Çünkü kendisi bir hekimdir ve onun kütüphanesinde tıbbi literatür dışında, neredeyse başka bir alandan kitaba rastlayamazsınız.

Bir insanın hangi kitapları okuduğuna bakarak, elbette onun bilgisini ölçemezsiniz, ama yine de özel kütüphanenizdeki kitaplar, az-çok sizin hakkınızda bilgi iletebiliyor.

Gerontolog, hem bir bilim alanının, hem de bir meslek alanının aktörüdür. Tıpkı hekim gibi. Hekimlik de tıbbi araştırmaların ve uygulamaların alanıdır. Çağımızda bunun reddedilemez bir şekilde, neredeyse her alanda ortaya çıkmasına bakmayın, aslında teori ve pratik, her zaman bir bütünün yarısı gibiydiler.

Felsefe, bana göre bir bilim alanından ziyade, bir düşünüş tarzı alanıdır. Fakat felsefe olmadan bilim olamaz. Felsefe ve bilim arasında sıkı bağlantı vardır. Aslında bundan tamamen bağımsız bir konuya dikkatinizi çekmek için felsefeden bahsettim.

Kütüphaneme göz gezdirirken, uzun süre önce satın aldığım, ama okumayı unuttuğum bir felsefe kitabı gözüme ilişti. Aslında birkaç günde rahatlıkla okunabilecek bu ince kitabı karıştırmaya başladım. “Exempla Historica” adlı bir kitap serisinin 23. cildi olan bu kitapta Avrupa’da Hümanizm, Rönesans ve Reformasyon konuları ele alınıyor ve Bartolus de Saxoferrato (1313-1357), Rotterdam’lı Erasmus (1466-1536), Niccolo Machiavelli (1469-1527), Nikolaus Kopernikus (1473-1543), Thomas Morus (1478-1535) ve Paracelsus (1493-1541) hakkında biyografik bilgiler sunuluyor.

Gerontolog olarak ilgimi çeken ilk şey, bu ünlü “Adamların” – o dönemlerde kadınlar felsefe, bilim, din gibi alanlarda pek temsil edilmezlerdi – ne kadar yaşadıkları ve ailevi kökenleri oldu.

Biraz da kafamı toparlamak ve gerontolojik konulardan uzaklaşma isteğiyle, masa başında ufak bir “Araştırma” (!) yapmaya yöneldim. Ben bunu zaman zaman yaparım, çünkü hayatın sadece yaşlanma, yaşlılık ve yaşlı insandan ibaret olmadığını düşünürüm. Birisi mesleki alan, diğeri hayatın kendisi.

Gerontolog olarak tabii ki yaşlanma ve yaşlılıkla ilgileniyorum, ama başka gezegenlerde hayat var mı? Varsa, oradaki canlılar da yaşlanıyorlar mı? Acaba yaşlanma problemini çözebildiler mi? Gerçekten dünyaya (bazılarının iddia ettiği gibi) “Uzaylılar” geldi mi? Uzaylı lafına da aslında gıcığımdır, çünkü insanlar da uzaydadır ve dolayısıyla hepimiz birer uzaylıyız.

Neyse, konuyu dağıtmayayım; ufak bir masa başı araştırmasından bahsediyordum. Bazıları buna, kulağa daha hoş ve entelektüel geldiği için olsa gerek, “Literatür Taraması” diyor. Ben de elime kitabı aldım taramaya başladım. Tararken, aklıma saçlarımı taramadığım geldi. Hemen kalkıp banyoya koştum ve saçlarımı taradıktan sonra “Literatür taramasına” geçtim.

Bahsettiğim, 15. Yüzyılda doğup 16. Yüzyılda ölen bu ünlü adamların, 44 yıl ile 70 yıl arasında bir yaşam süresine erişebildiklerini gördüm. Tabii ki bu şaşırtıcı değildi. Çünkü o dönemin koşullarında 70 yaşına erişmek, oldukça zordu. Bir biyoloğun dediği gibi, o dönemin insanının ortalama yaşam süresi, bir kuş türünün ortalama yaşam süresine denkti.

Bartolus sadece 44 yaşında, Kopernikus 70 yaşında öldü. Machiavelli 58, Erasmus 67, Morus 57 ve Paracelsus 47 yıl yeryüzünde ikamet etme şansını yakalayabildi. Bu kişilerin ortalama yaşam süresini de hesapladım: 57,3 yıl. Bugün bizim açımızdan bakıldığında, ölmek için çok erken bir yaşta yok olup gitmişler, ama fikirlerinden hâlâ yararlanıyoruz. Ölümsüzlük belki de burada yatıyor. Düşüncelerin ölümsüzlüğünde…   

Machiavelle’nin çocukluk ve gençlik dönemlerine ait bilgiler, yok denecek kadar az. Onun ailevi kökeni hakkında bir bilgi edinemedim. Diğerlerine gelince: Bartolus, varlıklı bir ailenin çocuğuymuş; Erasmus’un babası bir rahipmiş (o zamanlar din adamları üst tabakanın mensupları arasında sayılırdı); Kopernikus’un babası bir tüccarmış, ama erken ölünce daha sonra başpiskoposluğa kadar yükselen amcası tarafından yetiştirilmiş;  Morus’un babası bir hukukçu ve Paracelsus’un babası bir hekimmiş.

Machiavelli hariç (çünkü hakkında bilgi bulamadım), bu ünlü şahsiyetlerin hepsinin "İyi ailelerden" geldiğini, yani hepsinin o dönemin toplumunun “Üst sınıflarına” mensup olduğunu görüyoruz. Biz bugün, bunların, “Elitlerin çocukları” olduğunu söyleyebiliriz ve yine de, diğerlerinin çoğu gibi, onlar da bugünün standartlarına göre kısa bir hayat sürdüler. Galiba şu söz çok doğru: Ne kadar yaşadığına değil, nasıl yaşadığına bak!

Böyle düşünüyor Gerontoloji ve Gerontologlar.

Bizden söylemesi...

Yayın Tarihi
20.08.2025
Bu makale 39 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!