Yaşlılığa alışamadım gitti! Böyle başladı söze Cahit Bey. Cahit Bey, emekli öğretmen, karısı gibi. Çocuklar evlenince, kendi yuvalarını kurunca, ikisi kalmışlar tek başlarına. Aralarındaki ilişki giderek azalmış, en gerekli iletişimle sınırlı hale gelmiş:
- “Bugün ne yiyeceğiz?”
- “Alışveriş yapılacak mı?”
- “Televizyonda hangi film var?”
- “Dizlerimin sancısı tuttu yine.”
- “Çocuklar hafta sonu gelecekmiş.”
Yaşlılık, vücudumuzda küçük sürprizler barındıran bir serüvendir. Sabahları yataktan kalkarken kemiklerimizin çıkardığı sesler, hayatımızın film müziği gibidir. Kemiklerden gelen her ses tonunu biliriz ve zamanla değiştiklerinin farkına varırız.
Dizlerimiz, gençken yaptığı gibi dans eden dönüşlerden vazgeçti, daha ziyade etrafta oturacak bir sandalyenin peşine düştüler. Etrafta başka bir yaşlı varsa ve tek sandalye, o zaman başkalarının fark edemediği bir yarış başlar. Sandalyeye önce ulaşıp, oraya oturan kişi, yarışı kazanacaktır!
Saçlarımız gri ile dost olmuş, bizimle alay ediyorlar. Gençlikteki parlaklığından zerre kalmamış. Mat gri saçlara kafa yorarken, diğer taraftan çorap rengi konusunda kolaylık sağlıyor; gri her renkle uyumludur.
Zihinsel yeteneklerin yeni zirvelere ulaştığı yaşlılıkta, bazen neden mutfağa gittiğimizi unutabiliriz, ama hazır mutfağa uğramışken, buzdolabının içindekileri keşfetmek için de, bu yeni fırsatlar ve mükemmel bahaneler doğurur.
Zaman zaman eski dostların isimlerini hatırlamakta zorlanırız; fakat isim konusunda uzman hale geliriz. Sonuçta hepsi zaten “Canım” veya “Tatlım” değil mi?
Kelime oyunları ve bulmacalar, zihnimizi canlı ve zinde tutmanın eğlenceli yollarıdır. Her gün biraz daha unutsak da, çikolatayı sakladığımız yeri unutmayız. Sincaplarla akrabalığımız var gibi!
Yaşlılıkta saçlar ve cilt renksizleşirken, sosyal hayatımız renklenir. Torunlarla vakit geçirmemizin nedeni, onların enerjisi ve hayal gücünün bize hatırlattığı gençliğimizdir.
Çocuklarımızla, özellikle teknoloji konusunda rolleri değişiriz. Eskiden çocuklarımıza sorduğumuz soruları şimdi onlardan işitiyoruz: “Nasıl yapılıyor bu?”
Yeni arkadaşlıklar kurmak eğlencelidir; yaşlı buluşma yerlerinde tavla oynamak, eski günleri anarak tazelemek, tombala oynamak vb.
Parkta sabah yürüyüşlerine çıkmak, komşularla çay sohbetleri, sosyal hayatımıza renk ve canlılık katar.
Yaşlılık korkulacak değil, aksine eğlenceli ve esnek bir yaşam dönemidir. Vakit boldur, istediğin zaman yat, istediğin zaman kalk. Radyo dinle, televizyon izle ve pencereden gelip geçenlere bak. Sabahın erken vaktinde işine ve okula gidenleri seyret.Kimin nereye yanlış park ettiğini not edip, polise bildirmek de eğlenceli uğraşlardan biri haline gelir, yaşlanınca.
Yaşlılık sorumlulukların üzerimizden kalktığı bir yaşam dönemidir. Yaşlılığın sorunlu yanı da zaten budur! Rolsüzlük rolünü oynadığımız andan itibaren yaşlıyızdır. Yaşlı olmak istemiyorsan, ömür boyu öğrenmeyi bırakma! Ne öğrenirsen öğren ama öğren. Öğrenmek, bizi yaş almaktan kurtarmaz, ama yaşlı olmaktan kurtarır.
Böyle düşünüyor Gerontoloji… bizden söylemesi.