Dünkü yazımda yaşlılara yönelik şiddet, ihmal ve suistimal sorununu, Çatışma Teorisi çerçevesinde değerlendirmiştim. Bugün aynı sorunu,“İşlevselci yaklaşım” bağlamında ele alarak, sosyal sorunların aynı zamanda bir perspektif meselesi olduklarını da göstermek istiyorum.
Yaşlılara yönelik şiddet, ihmal ve suistimal, karşımıza çeşitli biçimleriyle çıkmaktadır. Bazen bedensel, bazen ruhsal, bazen duygusal ve sıklıkla da parasal biçimleriyle…Yaşlılara yönelik bu tür şiddet eylemleri bakım tesislerinde, ailede veya toplumun genelinde ortaya çıkmaktadır.
İşlevselcilik, toplumu, toplumsal denge ve istikrarı kolektif olarak teşvik eden, etkileşimli parçalardan oluşan bir sistem olarak gören sosyolojik bir teoridir. Her kurum ve sosyal rol, genel sistemin bütünleşmesine ve tutarlılığına katkıda bulunan belirli bir işlevi yerine getirmektedir. Bu bakış açısından, yaşlılara yönelik şiddet, izole bir olgu olarak değil, toplumsal sistemin içindeki yapısal gerilimlerin ve işlev bozukluklarının bir ifadesi olarak görülmektedir.
İşlevsel anlamda, yaşlılar, sosyal rollerinin marjinal hale gelmesinden mustariptir. Geçmişte, genellikle aile ve toplum içinde merkezi figürlerdi, bilgelik ve deneyim sağlıyorlardı. Sanayileşme ve bireylerin ekonomik faydasına artan vurguyla, yaşlılar giderek da-ha az üretken ve bu yüzden sosyal sistem için daha az değerli olarak görülmeye başlandılar. Uğradıkları rol kaybı, artık toplumun işlevselliğini sürdürmesinde önemli bir kaynak olmaktan ziyade, toplumun işlevlerini yerine getirmesine engel olan kişiler olarak görülmeye başlandılar. Bu durum, onlara yönelik şiddetin ve istismarın,neredeyse normal olarak görülmesine ve “Anlayışla” karşılanmasına yol açtı.
Bakımevleri ve huzurevleri,yaşlıların bakımı için hayati önem taşıyan kurumlardır. İşlevsel olarak, güvenlik ve bakım sağlayarak, sosyal sistemin uyumuna katkıda bulunmalıdırlar. Ancak, bu tesisler genellikle aşırı yüklenmiş, yetersiz finanse edilmiş ve kötü organize edilmiştir;çalışma sisteminin işlevlerindeki aksaklıklar bakıcılardaaşırı yorgunluk, bıkkınlık, bezginlik, hayal kırıklığı yaratmakta ve bunlar ise yaşlılara şiddet eğilimi olarak yansımaktadır.
Aile, işlevsel modelde önemli bir rol oynamaktadır. Yaşlıların aile üyelerinden fiziksel mesafe veya duygusal yabancılaşma yoluyla giderek artan izolasyonu, bu sosyal birim içinde işlev bozukluğuna yol açmaktadır. Bu tür işlev bozuklukları, çatışma ve istismarın ortaya çıkmasına katkıda bulunmaktadır.
Bu teorik çerçevede, yaşlılara yönelik, şiddet, ihmal ve suistimalsorununun çözümünde, şu önerilerin uygun olacağını düşünüyorum: Yaşlıların sosyal rollerini güçlendirmek veya yeniden canlandırmak,yaşlıları koruyucu kalkanlardan biridir. Örneğin gönüllü faaliyetler veya kuşaklar arası projelerle, yaşlı kuşağın değerini ve bilgeliğini vurgulayan girişimler yoluyla, bunu başarabiliriz.Bakımevlerininbir reforma ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.Bakımevleri,hem tesis, hem de personel açısından işlevlerini en iyi şekilde yerine getirmek üzere tasarlanmalıdır. Örneğin, yüksek kaliteli bakımı sağlamak için yeterli finansman kaynağı, bakıcıların stresini ve yorgunluğunu azaltan mesleki eğitim ve destekler; yaşlıları diğerlerine denk toplumun üyeleri konumuna taşıyacak,onur ve saygı kültürü teşvik edilmelidir. Aile bağlarının güçlenmesi teşvik edilmelidir. Aileleri destekleme programları, yaşlılarla diğer aile üyeleri arasındaki bağları güçlendirecektir.
Bununla birlikte aile içi çatışmaları azaltacak danışmanlık, eğitim programları ve mali destek gereklidir.Eğitim ve farkındalık yaratma kampanyalarının da, bu bağlamda faydaları göz ardı edilmemelidir.
Tüm bunlar dikkate alındığında, dünkü makalemdeki sonuç yine karşımıza çıkıyor: Yaşlılara yönelikşiddet, ihmal ve suistimal,yalnızca bireysel bir sorun olarak ka-bul edilemez, aksine sosyal sistem içindeki, derin işlevsel gerilimleri yansıtan bir sorundur.İşlevselcilik yaklaşımıyla da, bu soruna yeni çözümler geliştirmek mümkündür. Yaşlıların sosyal rollerini güçlendirerek, kurumsal işlev bozukluklarını gidererek ve aile bağlarını güçlendirerek, toplum olarak, yaşlılara daha eşit ve saygılı bir tutum ve davranış repertuvarıgeliştirebilir.
Gerontoloji böyle düşünüyor. Bizden söylemesi…