GERONTOLOJİK BAKIŞ

Ekonomik Koşulların Zorlaması Altında Yaşlanmak

Ekonomik koşulların zorlaması, genellikle kişinin veya bir grubun, ekonomik koşullar veya durumlar nedeniyle, belirli bir eylemi yapmaya zorlandığını ifade etmek için kullanılır. Bu husus, finansal sıkıntılar, piyasa koşulları veya diğer ekonomik faktörler tarafından belirlenebilir ve Karl Marx'ın eserlerinde sıkça kullanılan bir terimdir.

Marx, bu terimi, kapitalist ekonomik yapıların bireyler üzerindeki baskısını ve ekonomik koşulların insanların davranışlarını belirleyici gücünü ifade etmek için kullanmıştır. Ona göre, kapitalist toplumda insanlar, ekonomik zorunluluklar nedeniyle belirli eylemleri yapmaya veya belirli bir şekilde davranmaya zorlanır. Bu terim, Marx'ın ekonomik determinizm teorisine ve sınıf çatışması analizine dayanan çalışmalarında sıkça karşımıza çıkar. Marx'a göre, kapitalist sistemde üretim araçları özel mülkiyet olarak yoğunlaşır ve bu da toplumda sınıf ayrımlarının derinleşmesine yol açar. Bu sistemde, işçi sınıfı emeğini satmak zorunda kalırken, sermaye sahipleri üretim araçlarının kontrolünü ellerinde bulundururlar. Bu durumda, işçilerin yaşamları ve ilişkileri ekonomik yapı tarafından belirlenir.

Günümüzde, bu ekonomik yapıya dayalı olarak, işçiler genellikle güvencesiz işlerde çalışırken, gelir eşitsizliği ve sosyal hareketlilikteki azalma gibi durumlarla karşılaşabilirler. Bu durum, insanların işlerini kaybetme korkusuyla, ekonomik olarak zor koşullarda yaşama zorunluluğu hissetmelerine neden olabilir. Ayrıca rekabetçi bir ortamda, işyerlerindeki ilişkiler de sıklıkla belirsizlik ve güvensizlik duygularını artırabilir. Yalnızlık duygusu da bu bağlamda anlaşılabilir. Çünkü ekonomik koşullar altında, insanlar genellikle iş ve maddi kazanç peşinde koşarken, sosyal ilişkilerin ve toplumsal dayanışmanın zayıflamasıyla birlikte yalnızlık artabilir. Dolayısıyla Marx'ın perspektifinden bakıldığında, günümüzdeki yalnızlık, korku ve güvensizlik hissiyatı, kapitalist ekonomik yapıların, insanların yaşamları üzerindeki baskısının bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu durum, ekonomik zorunluluklar altında yaşamanın ve sosyal ilişkilerin zayıflamasının bir yansıması olabilir.

İnsanların yalnızlık, korku ve güvensizlik hissiyatları, bazen inkâr edici savunmalar geliştirmelerine neden olabilir. Bu savunmalar, çoğunlukla kişinin kendini koruma ve duygusal olarak rahatlamak için benimsediği psikolojik mekanizmalar olabilir. Örneğin, bir kişi sürekli olarak yalnızlık hissediyorsa, bu durumla başa çıkmak için gerçeklikten kaçma eğiliminde olabilir. Bu kişi kendini izole etmeyi tercih edebilir veya sosyal etkileşimden kaçınabilir. Bu, aslında kişinin gerçek duygularıyla yüzleşmekten kaçınması ve böylelikle duygusal acıyı hafifletmeye çalışması anlamına gelebilir. Benzer şekilde, korku ve güvensizlik duygularıyla başa çıkmak için insanlar inkâr edici savunmalar geliştirebilirler. Örneğin, bir kişi sürekli bir tehdit altında hissediyorsa, bu kişi tehdidi önemsizleştirerek veya yok sayarak kendini rahatlatmaya çalışabilir. Bu durum, kişinin gerçeklikle başa çıkmak yerine, rahatsız edici duygularıyla yüzleşmek yerine, inkâr etme eğiliminde olduğunu gösterebilir.

Ancak bu inkâr edici savunmalar genellikle duygusal sağlığı uzun vadede olumsuz yönde etkiler. Gerçeklerle yüzleşmek ve duygusal deneyimleri kabul etmek, duygusal sağlığın gelişmesi ve iyileşmesi için genellikle daha sağlıklı bir yaklaşımdır. Bu nedenle, duygusal zorluklarla başa çıkmak için, inkâr edici savunmalar yerine, daha sağlıklı başa çıkma mekanizmalarını geliştirmek önemlidir.

Ekonomik baskılardan kaynaklanan yalnızlık, korku ve güvensizlik, yaşlılıkta çeşitli sonuçlarla ilişkilendirilebilir: Ekonomik baskılar nedeniyle sosyal etkinliklere katılım azalabilir ve sosyal bağlantılar zayıflayabilir. Yaşlılar, maddi kaynakların sınırlı olması veya emeklilik maaşlarının yetersiz olması nedeniyle, kendilerini toplumdan kopuk hissedebilirler. Bu sosyal izolasyon, yalnızlık duygularını artırabilir. Yalnızlık, korku ve güvensizlik duyguları, yaşlı bireylerde stres seviyelerini artırabilir. Kronik stres, fiziksel ve zihinsel sağlığı olumsuz etkileyebilir ve yaşlılıkta sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına yol açabilir. Yalnızlık ve güvensizlik duyguları depresyon, anksiyete ve diğer ruhsal sorunların gelişimine katkıda bulunabilir. Özellikle ekonomik baskılar nedeniyle yaşlılar, gelecek endişeleri ve geleceklerini güvence altına alma konusunda kaygı duyabilirler. Ekonomik baskılar nedeniyle yaşlılar, gerekli sağlık hizmetlerine erişimde zorluklar yaşayabilirler. Bu durum, sağlık bakımına ulaşımın sınırlı olması veya yetersiz kalması anlamına gelebilir, bu da sağlık sorunlarının daha kötüleşmesine veya erken teşhisin yapılamamasına neden olabilir. Yalnızlık, korku ve güvensizlik hissiyatları, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Yaşlı bireyler, ekonomik baskılar nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanabilirler ve bu da yaşam kalitesinde bir düşüşe neden olabilir. Bu sonuçlar, ekonomik baskıların yaşlılıkta sosyal, fiziksel ve ruhsal sağlık üzerindeki etkilerini göstermektedir. Bu nedenle, yaşlı bireylerin ekonomik olarak güvence altında olmaları ve sosyal destek sistemlerine erişimlerinin kolaylaştırılması önemlidir.

Ekonomik baskıları ve sonuçlarını psikolojikleştirme eleştirisi, ekonomik ve sosyal sorunların psikolojik faktörlere indirgenerek ele alınmasına karşı yapılan bir eleştiridir. Bu eleştiri, bir kişinin yaşadığı sorunların temelinde yatan nedenlerin, yalnızca kişisel zayıflıklar veya psikolojik faktörler olduğunu iddia etmenin yetersiz olduğunu belirtir. Örneğin, bir kişi işsizlikle mücadele ediyorsa ve bu durumdan kaynaklanan stres ve anksiyete yaşıyorsa, "işsizlikle başa çıkma becerilerinin eksikliği" gibi psikolojik faktörlere indirgenerek, ekonomik sistemdeki adaletsizlikler, işsizlik sigortası yetersizliği veya iş piyasasındaki dengesizlikler gibi daha geniş yapısal sorunlar göz ardı edilebilir.

Bu eleştiri, ekonomik ve sosyal sorunların genellikle bireyin kontrolü dışında olduğunu ve yapısal faktörlerin büyük ölçüde etkili olduğunu vurgular. Bu nedenle, bu tür sorunların çözümü için sadece, bireyin içsel güçlerini geliştirmeye odaklanmak yetersizdir ve daha geniş çaplı toplumsal ve ekonomik değişikliklere ihtiyaç vardır. Özellikle neoliberal politikaların etkisi altında ekonomik ve sosyal sorunların bireyselleştirilerek ve psikolojik olarak açıklanmaya çalışılmasına karşı çıkar. Bu politikalar, yapısal eşitsizlikleri artırabilir ve toplumun zayıf kesimlerini daha fazla ekonomik baskı altına alabilirken, aynı zamanda bireylerin kendi başlarına sorunlarını çözmeleri gerektiği fikrini güçlendirebilir. Bu eleştiri, bu tür politikaların sınıf, ırk, cinsiyet ve diğer yapısal faktörlerin etkisini görmezden geldiğini ve gerçek sorunların üzerinden atladığını savunur. Böyle buyuruyor Gerontoloji; bizden söylemesi…

Yayın Tarihi
29.02.2024
Bu makale 94 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!