Yonca Tokbaş

Acun Ilıcalı’nın televizyonda sunduğu yarışma programı ‘Var mısın Yok musun’u  Pazar gecesi seyredenler hemen hatırlayacaklardır. Seyretmeyenler de pazartesi gününün ana haber bültenleri sayesinde olaydan haberdar oldular.

Uzun yıllar önce henüz çocukken vatanından ayrılan ve bu ayrılışla geride bıraktığı kız kardeşini 40 yıldır hiç görmemiş olan bir yarışmacı ile  televizyon kanalının çabasıyla Afganistan’dan programa getirilen kız kardeşin buluşmalarına şahit oldu izleyenler.

Çok yoğun, çok hakiki duygulardı yaşananlar. Annesiz-babasız büyüyen, birbirlerini doğduklarından beri görmeyen talihsiz iki kardeş, sevinçten ziyade acı gözyaşları dökerek sarıldılar birbirlerine uzun uzun.

Ben bu görüntüleri seyrederken rahatsız oldum. Çünkü orada  o iki kalbin ve vicdanın arasında çok özel bir şeydi yaşanılan. Çok mahremdi.

Reyting uğruna böyle tüm halkın seyrine bırakılması insanlık onurumu kırdı.

Yarışmacı da Afganistan’dan gelen kardeşi de sürekli elleriyle yüzlerini kapayarak ağladılar, birbirlerine sarıldılar. O an içine düştükleri karmakarışık duygularını, ağlayışlarını, gayri ihtiyari acıyla ağızlarından çıkan canhıraş seslerini başkalarıyla paylaşmak, başkalarına seyrettirmek onları da incitmiş olmalı.

Ama bu bedeli seve seve ödediklerine de eminim... Çünkü neredeyse bir imkansız gerçekleşmişti bu program ve Acun Ilıcalı sayesinde.

Kapitalist dünyanın çarklarına uygun şekilde onların da elde ettikleri bu faydanın bedelini ödemeleri kaçınılmazdı.

Ödediler de. İnsanlar da televizyonlarının karşısında duygulanarak izlediler, program da reytingini aldı.

Ne olurdu ki bu iki acılı kardeşe program öncesi bir öngörüşme yaptırılsaydı .

O duygu yoğunluğu, o acı çeken kalplerin iniltisi bir nebze dindikten sonra biz sevinçlerine yine ama daha insanca bir biçimde şahit olsaydık.

Son zamanlarda, acı çeken kalplerin, yaşla dolmuş gözlerin, inleyen benliklerin televizyon ekranlarından seyircilere teşhiri aldı başını gidiyor. Bu bence iyi olmuyor. Acıya, ağlamaya, çaresizliğe alışıyoruz. Belki de bu, insanlara patolojik anlamda bir zevk veriyor. Aksi halde gözyaşıyla doğru orantılı artan reytingler nasıl açıklanabilir?

Bu haller bana tarihteki  Roma dönemini çağrıştırıyor. Arenaları, kanı, vahşeti, acıyı, çaresizliği. Ve bunları seyrederken zevke dalan, galeyana gelen tribündekileri.

Geçen hafta da çocuklarını türlü halleriyle; kimi İstiklal Marşı’nı söylerken, kimi Atatürk  öldü diye ağlarken yakalayan ve bu görüntüleri kaydedip televizyon kanallarından insanlara teşhir eden ebeveynleri yazmıştım. O yazıya bir çok mail geldi. Bu hallerden rahatsız olanlar epey çoğunlukta sanırım.

Böyle zihniyette olan ebeynlerin davranışlarını eğitimsizlikle açıklamanın güç olacağından, söz konusu ettiğim örneklerdeki ebeveynlerin öğrenim düzeylerinin büyük ihtimal yüksek olduğundan bahsetmiştim geçen yazıda..

Bu hafta bu örneklere bir yenisini daha ekleyeceğim. O da mürekkep yalamış, güngörmüş bir anne. Ama iki çocuğunun odalarında oyun oynarken çıkardıkları sesleri; kahkahaları gizlice ( yazıda itirafı) teybe kaydederek kendi internet radyosu üstünden yayınlamış. Yazıyı okuduğum halde elbette radyosuna tıklayıp o masum kahkahaları dinlemek aklımdan bile geçmedi. Böyle bir saygısızlık bir anne olarak bende ancak utanç yaratır..

Büyük bir gazetenin internet sitesi köşe yazarlarından biri bu sözünü ettiğim anne... Adı Yonca Tokbaş.

Reyting uğruna karısını, kocasını, sevgilisini diline dolayanı duyduk, okuduk, kabul ettik. Amma reyting için çocuklara sıra geldiyse, orada dursunlar lütfen. O kadar seviyesizleşmeye de tahammül edecek değiliz.

Yılın en güzel gününde; eskiyle yeniyi tam da düğümlediğimiz şu saatlerde biraz tatsız konulardan söz açtım. Ama olsun, pişman değilim.

Hepimize nice mutlu yıllar dilerim.

 

Yayın Tarihi
01.01.2009
Bu makale 878 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Yasemin hanım; sizi severek takip ediyorum. Ben de köşesini sevgililerini, kocalarını, çocuklarını anlatarak dolduranları hiç sevmiyorum. Bunlar tamamen Ayşe Arman ı taklit etmeye çalışıyorlar ama olmuyor. Ayşe Arman farklı ve okutabilir bir tarzda yazıyor. Diğerlerini insanlar okusa da onlara zavallı gözüyle bakıyor.Sizin gazetenizde de var bir tane sevgilisinin adını kullanarak prim yapmaya çalışan. Siz boşverin tarzınızı bozmayın. Sabah Akdeniz de kaliteli ve okunmaya değer iki kadın gazeteci var siz ve Işık hanım. Saygılar...

dilek ulutaş 19.04.2009

Sevgili Hande, "Bir yazıya" verdiğin değerden, bu ince yaklaşımı taşımandan ötürü duyduğum memnuniyeti belirtmek isterim önce... Değerli Yonca Tokbaş'ı yargılamak falan değildi elbette niyetim. Ben sadece çocukları "sadece çok sevmek" değil sevgiyle birlikte çok saymak gerektiğine tüm kalbimle inanıyorum. Saygının yönü konusunda da yetişkin ile çocuk arasında derece farkı olmamalı... Benim mail adresim yasemin.sen@sabah.com.tr Görüşmek dileğiyle Yasemin Şen

Yazardan 08.01.2009

Yasemin Hanim elestirinizi okudum. Demek ki ben kendimi dogru ifade edememisim ki bu yazidan bir reyting kaygisi oldugunu, tasidigimi varsaymis yazar. Oysa yazimda anlatmak istedigim bambaska birseydi... Onca kotuluk arasinda iyileri duymayi bilmek butun mutsuzluklar arasinda mutlu dakikalari gormeyi farketmeyi bilmekti... Reyting kaygim yok... Cok sukur. Hic olmadi. Ne reytinge dayali bir sistem icerisindeyim ne de o sistemden bir kazancim var... Ki kaybim olsun... Cocuklarimsa... Herhangi birinin birseyin vesairenin kaygisana alet olundurulmayacak kadar kiymetli benim icin. Yine de farkli bir bakis acisi ile yazima bakma sansim oldu. Insanin kendi yazarken aklindan gecmeyeni bir baskasi bambaska bir boyutta gorebiliyor. Yazmanin en guzel kismi bu. Yorumlar ve elestiriler insana cok sey ogretiyor. Tesekkur ederim. Yonca

Yonca Tokbaş 07.01.2009

Yasemin Hanım Merhaba, Okur- yazar ılıskısı çervevesinde uzun zamandır Yonca Tokbaş'la mailleşiyoruz. İçten ve samimi duygularını severek okuduğum Yonca Hanım hakkında yazdığınız yazıyı kendisine ilettim İletmemi lütfen yanlış anlamayın aramızdaki sadece okur- yazar ilişkisi ve bizi ortak noktada buluşturan işimiz gazetecilik. Sizin de sitede yazmaya başladığınızdan beri yazılarınızı keyifle ve severek okuyorum özellikle yazı dilinizi etkileyici buluyorum. Ekte Sayın Tokbaş'ın bana gönderdiği bir mail yer alıyor.Ben kendisine sizin yazınız hakkında bilgi verdim.Bir yazar olarak her türlü bakış açısını görmesini istediğim için belkide her taraftan bakabilmesinin bir gereklilik olduğunu anlaması için belki de biraz olsun hakkında sert yazdığınıza inandığım için. Sizin de Yonca Hanım'ın da yazılarını başından beri zevkle takip ediyorum Bir başka mecrada sizin hakkınızda da yazı yazılsa size de bilgi verirdim inanın. biraz da insanın sevdiği şeylere sahip çıkması sanırım bu ne derseniz deyin. sizin anlayışla hoşgörüyle karşılayacağınızı hissedebiliyorum ve okuyacağınızı da en kısa zamanda görüşmek dileğiyle genç meslektaşınız hande canlıkan

hande canlikan 06.01.2009

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!