Haydi

Yaklaşık iki yıl önce  başlatılan “Baba Beni Okula Gönder” kampanyası hepimizin malumu… Kampanya, amacıyla, yüzümüze vurduğu gerçekle ve yapılan tanıtım filmleriyle dikkatlerimizi çekecek ölçüde ciddi  ve samimi bir çalışma olduğunu çoktan ispat etmişti…

Kültürümüzün binlerce yılına damgasını vurmuş “kız çocukları” ayrımcılığına değinecek, bu kompleksimiz üzerine söz söyleyecek değilim bu yazıda... Çünkü bu denli kısır bir akıl ve vicdan  midemi bulandırıyor. Binlerce yıldır hüküm süren bu acuze zihniyete öfkem dayanılmaz hal alıyor... İnsanoğlunun sandığımızdan çok daha küçük ve alçak olduğunu gözler önüne seren bu olgu karşısındaki çaresizlik bütün enerjimi alıyor...

Bu güzel bayram gününde konunun özünden çok daha öte yerlerde olmak ve önemsiz gibi görünen ayrıntılardan yola çıkarak öze dokunmak daha iyi olacaktır diye düşündüm…

 Baba bizi Okula Gönder kampanyasının son tanıtım filminde  çok eski bir çizgi film kahramanı ve müziği kullanılmış; Heidi… Kampanyanın tanıtım filminin metin yazarı kim bilmiyorum. Ama merak ediyorum. Çünkü işini baştan savma yapan biri olduğunu biliyorum. Heidi’yi kullanmış ama onu tanımıyor bile…Google’dan bile araştırmaya gerek duymayacak kadar da tembellik söz konusu üstelik…Kampanya filmindeki arka ses diyor ki;  Heidi yaz tatillerinde köye dedesinin yanına gelirdi…Kırlarda arkadaşı Peter ile koşar eğlenirdi… Hele şehirden Klara geldiğinde bir de evcilik oynamaya başladıklarında mutluluktan uçardı…

Bizim buralardaysa maalesef ne Heidiler  ne de onların pembe hikayeleri var.”

Ardından da bizim yoksul , okula gönderilmeyen, saçları taranmayan, mutsuz kız çocuklarımızın  eşsiz güzellikte bakan gözleri ekrana geliyor…

Böylesi büyük bir hata ve ayıp nasıl gözden kaçmış aklım almadı…Ben Heidi’yi hem kendi çocukluğumda hem çocuklarımın çocukluğunda defalarca seyretmiş Heidi’deki o azalmaz yaşama sevincine hep imrenmiş ve onu içselleştirmeye çalışmış biri olarak esas Heidi’nin pembe dünyalar içinde olmadığını elbette biliyorum.

Heidi küçük yaşında hem annesini hem babasını kaybeder. Teyzesinin yanında kalır bir süre… Sonra teyzesi onu istemez ve köyde yaşayan dedesinin yanına bırakır. Dedesi de çok sinirli ve huysuz üstelik de çok yoksul bir ihtiyardır . Heidi’yi o da yanında istemez…Tüm bunlara rağmen Heidi mutlu olmaya çalışır. Bu çabasında ona en çok yardım eden de keçi çobanı arkadaşı Peter olur. Onunla kırlarda koşar oynar .

Sonra teyzesi onu şehirdeki bir kıza bakıcı-arkadaş olsun diye köyden tekrar şehre götürür. Arkadaşlık edeceği şehirli zengin kızın adı Clara’dır ve tekerlekli sandalyeye mahkumdur…Heidi o evde  ölesiye mutsuzluk içindeki Klara ile yaşamaya başlar.Evin kahyası soğuk kalpli Rottenmeimer  yaşamı çekilmez hale getirse de Heidi mutlu olmak çabasından vazgeçmez…

Onun bu yaşama sevincine tutunuşu ve mutlu olma çabası sonucu Clara yürümeye ve o da mutlu olmaya başlar, vs. vs…

Görüldüğü üzere Heidi ile Baba Bizi Okula Gönder kampanyası arasında bir eşleşme yapmak oldukça zor. Ama bu yapılmış ve televizyonlardan izleyicilere servis edilmiş…Heidi’yi pembe dünyalar içinde sanan bir acemi ya da haylaz metin yazarı tarafından…Oysa bilenler bilir ki, Heidi de okula hiç gitmemiş annesiz, babasız biçare bir kız çocuğuydu. Bizim kızlarımız gibi düşman bir dünyada yapayalnızdı…

Fakat tüm bunlar onun  ne yaşama sevincini ne zorluklara dayanma gücünü alt edememişti…

Mesajı burasından alırsak kampanya için belki doğru bir eşleşme olurdu.

Maalesef yapılan iş olmamış…Nostalji yaratmaktan öte bugüne bir faydası olmayacağı kesin…

 

Yayın Tarihi
10.12.2008
Bu makale 485 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!