Başbakanlık' a bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün gazetelere yansıyan açıklamasına göre; Türkiye'de kadınlar iş hayatından uzaklaşıyor. Ve her yüz kadından 44'ü hayatının bir döneminde aile içi şiddete maruz kalıyor...
Diller, gönüller ne söylerse söylesin.Ülkemizde kadının durumu işte bu! Açıklanan resmi rapor verileri hem genelde hem özelde ikiyüzlülüğümüzü de gözler önüne seriyor. Açıkça ve resmen belgelenen bu elim gerçek görmezden gelinerek, yok sayılarak, süslü vecizlerle ayıbın üstü örtülmeye çalışıyor...
Rapordan yansıyan ilk sonuca bakalım:
Kadının çalışma hayatından çekilmesi neyi ifade ediyor?
İyi bir şeyi; “Böylece işsizlik oranı düşmüş oluyor” diye söyleyenlere ya da içten içe böyle düşünenlere söyleyecek tek bir sözüm bile yok!
Edindiğim ve özümsediğim bilgiye göre insanın ahlaksal gelişimi zihinsel gelişimiyle paralel gidiyor.
Eğitim almamış, sosyal donanım kazanmamış, entelektüel birikim sağlayamamış insanın yanlışla doğruyu ayırt edecek yetiye ulaşmakta zorlanacağına inanıyorum.
Üstelik çalışıp gelir elde etme hakkı anayasal haklarımızdan biri...
Yasalarla verilen bir hakkın pratikte işlerlik kazanması, uygulanabilirliliğinin sağlanması sosyal hukuk devletinin gereklerinden biri.
Fizksel gelişim gerçekleşirken bilişsel gelişimi sekteye vurmuş insandan ben korkarım...
Böyle kişiler sabit fikirli olurlar... Nalıncı keseri gibi; kendilerine yontarlar... Empati yapmakta zorlanır, başkalarını anlayamazlar... Özgüvensiz olurlar... Sıkıştıkları anda saldırırlar... Kaba ve ilkel davranırlar... Kıskançtırlar, kibirlidirler...
Toplumun refahını belirleyen tek kriter kişi başına düşen gelir değil elbette... O toplumu oluşturan bireylerin, o bireylerin oluşturduğu ailelerin refahı yakalayabilmeleri için önce insan olmanın bilincine ve şart kıldığı erdemlere vakıf olunması ve işlerlik kazandırılması gerekmez mi?..
Sözle peynir gemisi yürümez... İçinde şiddet yaşandığı gerçekse o aile, aile midir?
Başbakanlığa bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nce hazırlanan rapor sonucu ile aile içi şiddetin ülkemizde bu denli yaygın yaşandığı tescilli ise varın düşünün ahlak erozyonunun nereden başladığını...
Televizyon dizilerindeki aşırı sahneler nasıl irite edici ise neredeyse her iki kadından birinin aile içinde fiziksel ve manevi şiddete maruz kalması en az o dizi sahneleri kadar irite edici...
Saldırganlık güdüsünü kontrol edemeyen insan diğer güdülerini kontrol edebilir mi?
Edemez ve edemediği gibi bununla övünür de!
SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR