Yardım isteme hakkı

Gerçek hayattan dramları ekranlara getiren programlar beni iki arada bırakıyor.

Başka hayatların acılarına tanık olmak insanlık adına toplumsal bilincin oluşmasına katkı sağlarken aynı zamanda insanlık adına bir utanç hissi de oluşturuyor...

Bir kadın...

Bir anne...

Programın çekildiği stüdyonun tam ortasına ve yükseltilmiş zeminin üzerindeki koltuğa oturtulmuş. İçinde olduğu dramı anlatıyor. Anlattıkça acılarının derinliğine ve gerçekliğine daha vakıf oluyormuş gibi boğulurcasına ağlıyor. Otistik iki çocuğu olan bu kadın orada -bir nevi sahnede- sanatsal bir yeteneğini değil, fiziğini değil, düşüncelerini değil ama acılarını teşhir ediyor... Kolay olmadığı muhakkak, fakat karşılığında acılarının hafifletileceğine dair ümitler var, vaatler var...

Ona acıyan insanların programı arayarak “yardım eli” olmalarını bekliyor, diliyor... Başka bir türlü; dileniyor... İnsan insandan merhamet dileniyor...

İşte bu manzarayı ben kabul edemiyorum. Çağdaş toplum zihniyeti içinde bu tür çaresizliklerin var olması bir yerlerde yanlışların olduğunu ispat ediyor.

Demek ki devlet sosyalleşmeyi tamamlayamıyor... Eksik kalıyor...

İnsanların çaresizliği üzerinden sağlanan bir rant varsa ki evet bu programlar araya reklam alıyorlar bu gerçekten utanç verici... Panayır sirkine dönüşüyor o zaman her şey...

Kötü bir şey daha da şu ki; bu programlarda yanlış mesajlar da veriliyor... Acılar gözyaşıyla birlikte defalarca ekrana getirildikten sonra Bodrum’da tatil yapan insanların merhametsizliğine getiriliyor söz... Telefonla bağlanıp üçbeş kuruş yardım sözü verenlereyse melek adı takılıyor...

Bunlar toplumun barışça yaşaması adına çok yanlış mesajlar... Vergi borcu olmayan her Türk vatandaşı ister Bodrum’da ister Roma’da ister Paris’te tatil yapar.

Vergi borcu olanın ayıbı ise sadece borçlunun değil vergi toplama görevi olan kurumun yahut işlevsiz kalan yasalarındır da...

Modern devlet anlayışı, insanı insana muhtaç kılmayan devlet anlayışını şart kılıyor. Çünkü malum; adı üstünde insan, şaşar beşer... Şaşmayan devlet olmalıdır...

Geçen ay tatilim sırasında gezdiğim kasabalarda (Örneğin Balıkesir/Gönen’de) çok güzel pilot uygulamalar gördüm; insanlık adına... Belediyeler içinde “Beyaz Masa” oluşumları başlamış. Bu masa çerçevesinde görev yapan çalışanlar muhtaciyet ya da mahrumiyet içinde olan insanların yardım talepleriyle ilgili görev alıyor... Yeme-içme, barınma, sağlık,ilaç, engelli araçları, maddi yardım sağlanıyor...

Acıların sarılması işte böyle olmalı... Kişi belli bir adresi telefonla arama ve “yardım isteme hakkını” kendinde görmeli. Sırf, TC Vatandaşı olduğu için...

Ancak bu tür modern uygulamalar geçici değil kalıcı olmalı...

Bir partiye özel kalmamalı... Hukuk kurallarıyla devamlılığı garanti altına alınmalı...

Sadece sosyal devlet değil; sosyal hukuk devleti olmalıyız.

Ben vatandaş olarak o programlarda ağlayan kadınları, çocukları, engellileri gördükçe utanıyorum... Merhamete gelmelerin, ricayla minnetle yardımlar bulmanın yetersizliğini görüyorum. Daha da doğrusu yanlışlığını...

Ama benim görmem önemli değil...

Devlet bu programları görmeli, utanmalı ve harekete geçmeli...

Yayın Tarihi
13.08.2008
Bu makale 472 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
yasemin abla mrb. makalene katılıyorum çok haklısın bizim de bir sıkıntımız var ama sağolsun devletimiz bile prosedürleri bahane edip yalnız bıraktı. belki paramız olsaydı kardeşim şimdi sağlıklı bir genç kız olarak yürüyecek ama kapı kapı dilenmek yakışmıyor. hem dilensen bile milleti inandıramıyorsun ama bilmiyorum allah herkesin yardımcısı olsun. bu yazdığım sitem değil sadece çaresizlik

kadir tatlı 28.06.2009

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!