Pansiyon zihniyeti

“Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler” ( Özdemir Asaf)…

Şairin sözündeki haklılığı Antalya’da defalarca teyit ediliyor...

Ne zaman gerçekten güzel bir mekana sahip olsak ömrü çok uzun olmuyor...

Eskiden yemek yediğiniz restoranları, kahve içtiğiniz, müzik dinlediğiniz, alışveriş yaptığınız mekanları düşünün. Şimdi hangisi var?

Bu şehirde mekanları yaşatmayı başaramıyoruz maalesef... Bu gerçek sanki bu şehrin kültürüne mıh gibi işlemiş... Küçük olsun büyük olsun önce bir mekanı yaratıyoruz, yüceltiyoruz, güzelleştiriyoruz... Sonra yerin dibine batırıyoruz... Başka hiçbir şehir insanı bizim bu becerimizle aşık atamaz, buna eminim... Böyle olduğu için de Antalya’nın ve Antalyalıların bir geçmişi olamıyor. Anılarımızın biriktiği mekanlarımız yok maalesef... Günübirlik yaşanıyor bu şehirde... Bir pansiyon ve pansiyoner zihniyetiyle...

Buna yeni bir örnek de Bechpark...

Konyaaltı Beachpark’ın gittikçe bozulan hali dikkatlerden kaçacak gibi değil... Plajlarındaki tenhalığını, tatsızlığını bu sezon havaların ziyadesiyle bunaltıcı geçtiğine bağlamış küresel ısınmanın gündelik hayata, girişimcilerin kazancına ve ekonomiye darbesinin sandığımızdan öte bir ziyan yaşatacağına kanaat etmiştik zaten...

Geçen gün Beachpark’ın akşamüstüne de şahit olduk. Gerçekten üzüntü vericiydi manzara... Tam bir ziyanlık...

Güneşin çekildiği, denizin sakinlediği, ısının düştüğü akşamüstü vaktiydi gittiğimizde… Önce park yerindeki boşluk dikkat çekiciydi…Geçen yıllarda yer bulmak için dört dönülen park yeri resmen bomboştu…Yine geçen yılların alışkanlığıyla oturup dinleneceğimiz, Antalya’yı, falezleri kahve eşliğinde seyreyleyeceğimiz mekana kadar yürüyelim dedik…Ama çok geçmeden pişman olduk…

Böylesi bir kirleniş, bozuluş, yokoluş gerçekten az rastlanır bir şey olmalı.Açılışının üstünden daha kaç yıl geçti ki… O nezih, cıvıl cıvıl, görenleri kıskandıracak güzellikteki bu değer mekruh bir alana dönüşmüş. Kulüplerin önünden yürüyerek geçmek bile mümkün değil.Bambaşka bir ortam sanki. Yürüyüş yolunda volta atan arabalar. İçlerinde uygunsuz tavırlarda insanlar. Hele çimlerin üstüne atılmış o yüzlerce armutlar. Değil üstlerine oturup neşeyle, muhabbetle çaylar, kahveler içip sohbetler etmek elini sürmek gelmeyecek insanın içinden. Kir pas içindeki her armudun üstüne katlanarak konmuş polar battaniyeler iğrenç gözüktü gözümüze. O nemde o sıcaklıkta kirli suni deriden armutlarda oturmak iç acıcı değil ama çözüm o polarlar da olamaz. Onlar daha da berbat. Üstelik renkleri da inanılmaz. Televizyondaki “ Cennet Mahallesi” adlı dizinin setinden ödünç alınmış gibi. Aşırı zevksiz ve yersiz, kolaycı bir çözüm çabası olmuş. Acilen kaçma duygusu yaratıyor görende...

Manzaranın nahoşluğunu görünce bahçesi masalarla dizayn edilmiş Özsüt’ü aradık Bechpark’ta. O da yoktu. Gitmiş...

 Elbette Beachpark’ın bu hızlı yok oluşunda tek neden bu itici görüntüler değildir. Ekonominin, siyasetin genel seyrinin etkisi çok daha büyüktür. Hatta Antalyalıların kültürel bir tavrı da olabilir yeni mekanları hızla tüketmek, bir başka deyişle “out” kılmak…

Böyle emsalsiz bir yatrımın mekruh bir alana dönüşmesi, insanlara sağladığı keyfin eziyete dönüşmesi Antalya adına üzüntü verici...

Dilerim bu durum geçicidir. Dilerim Beachpark’ın çehresi eski güzelliğine, canlılığına döner. Bunu sağlamak için gereken önlemler ve yapılabilecekler gözden geçirilir.

Antalya bu hızla kirlenmeye devam ederse birinciliği kaçırmayacağı kuşkusuz...

Önce Akdeniz, sonra Ege, sonra Marmara... Yaşayıp bitirmeye öykündüğümüz coğrafyamız...

Yayın Tarihi
27.08.2008
Bu makale 772 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Neden böyle Yasemin, tüketmek korumaktan daha mı kolay? Sevgilerimle...

Özlem akaydın 28.08.2008

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!