Festivalden arta kalanlar

Altın Portakal Film Festivali bitti.

Ama ardından söylenenler bitmedi...

Eleştiriler hala sürüyor...

Hele kimi eleştiriler var ki demir leblebi...

Örneğin Hıncal Uluç'un festivalden “Utanç Festivali” diye söz etmesi.

Fakat bir yandan da “Dost acı söyler” sözü geliyor akla...

Bugünün eksiklerini doğru tespit ederek yarın için önlemler almak ve gereken dönüşümü yapılandırmak kaçınılmaz görünüyor...

Festivali halka indirmek fikri güzel ama 'halk' çıtasını yüksek tutmakta da fayda var.

Bu yüzden ulusal basında çıkan hatta “Twitter.com”da devam eden tüm olumsuz eleştirilere karşı dirayeti elden bırakmadan düşünmek Antalya için hem bir ödev hem bir görev haline geldi.

Yarışmaya katılan ve ödül alan sanatçıların özellikle ödül gecesindeki kılık kıyafeti ve sahnedeki duruşu şiddetle eleştirilen konulardan.

Bazı sanatçıların-tabiri caizse- kılıksızlığının tam anlamıyla festivalin prestijine, festivali hayata geçiren kişi ve kuruluşlara, ödülü verenlerin statüsüne, bu festivali sahiplenen Antalyalılara ve yurt genelinde izleyenlere büyük bir saygısızlık olduğu görüşü hakim.

Bu görüşe katılmamak mümkün değil.

Sanatçı dediğin özgün kişiliktir. Ele avuca sığmaz, kalıba girmez. Söyleyecek sözü çoktur. Hepsi tamam ama...

Sanatçı sözünü; çektiği filmde, oynadığı rolde, yazdığı senaryoda, kitapta, şiirde, resimde söyler, öyle değil mi?..

Ödül almak için sahneye çıktığında değil!

Ödül alan sanatçılarımızın sahnede içine düştükleri mesaj kaygıları ve mesaj verme çabaları gerçekten dramatik bir tablo oluşturdu.

Ancak, şunu da söylemekte fayda var:

Sanatçılar dünyanın her yerinde biraz öyle.

Geçen yıllarda festival konuklarından dünyaca ünlü  Mickey Rourke törene sarhoş bir halde katılmıştı.

Kendisine ikram edilen kokteyli köpeğine içirmeye çalışmıştı.

Faye Dunaway tavırlarıyla yanına yaklaşan herkesi yerle bir eder havasındaydı.

Sadece smokinle tuvalet giymekle saygı gerçekleşmiyor demek ki.

Bu yıl yabancı konuk yerine Türk sineması emektarlarının tercih edilmesi güzeldi.

Altın Portakal Film Festivali'nin dünya çapında gerçekleşmesini gönülden diliyorum. Ancak bunu Türk sinemasını ve oyuncularımızı çiğneyerek yapamayacağımız gün gibi ortada.

Geçen hafta Cüneyt Arkın bir gazetedeki röportajında şöyle diyordu:

Bizi kimse önemsemiyor. Sinemaya geçen hakkımızı, emeğimizi takdir eden yok. Bir televizyon dizisi için sabah saat yedide çağırdılar akşama kadar sandalye üstünde beklettiler sonra da sıran gelmedi diye yolladılar. Çok gücüme gitti.”

İşte böylesi gücenmişliklerin üzerine kendimizi paralasak da dört başı marur bir festivalin ortaya çıkması mümkün değil.

Bizim sanatçımız orada açlıktan ölüyorsa, sokaklara düşmüşse, gücüne giden işlere razı olmuşsa...

Gözümüzü bu gerçeğe kapayıp, Faye Dunaway' den, Anjelina Jolie' den Brad Pitt'den yana bakmak görgüsüzlük oluyor.

Tüm bunların yanında bu yıl festivalin maddi imkansızlıklar içinde gerçekleştirildiğini de biliyoruz.

Ama mazeret saymıyoruz.

Bir de festivalin logosu olan “göz” var ki...

Kimse beğenmedi.

 

 

SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR

 

 

 

Yayın Tarihi
22.10.2009
Bu makale 5159 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
biraz acımasız davranmayalım. Altın portakala gelen de gelmeyen de yazıyor konuşuyor. Antalyada bilimsel ve sanatçıya değer veren bir yönetim var şuan. genç sanatçılar herzaman böyledir. sizler şunu yazın telif hakları ne oldu hükümete sorun ve sinama üst kurula getirilecek genel müdür sinemadan anlıyormu.. sinema ve filimlerde ülkemizi tanıtımını yapan filim varmı diye bakın kıbrısın bağımsız bir ülke olarak tanınmasını yazın.asgari ücreti çöp toplayan çocukları yazın

SERKAN SAĞLAM 28.10.2009

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!