Sevgi Yekpare mi?

Bu yazı benim için zor bir yazı olacak…Çünkü biraz cesur davranıp düşüncelerimi değil hissettiklerimi yazmaya çalışacağım…Duyarsızlıkla, sevgisizlikle suçlanmam olası…Göze alıyorum…

Kuduz tehdidi yüzünden öldürülen köpeklerin fotoğraflarına baktım…Elbette üzüldüm, irkildim…Sonra konuyla ilgili yazıları okuduğumda fark ettim ki benim duyduğum üzüntü derece olarak sığda kalıyordu...

Max Weber’i referans alarak kendimi anlamaya çalıştım…Ünlü sosyolog Weber’e göre insanları anlamadan toplumu ve davranışları anlamak mümkün değildir…Anlamayı başaramadan da toplumsal sorunları çözmeye kalkışmak boşa kürek çekmektir…

Bir bilen olarak saydığım Weber’in gösterdiği yol; insanı anlamak için önce güdüleri, sonra duyguları sonra da davranışları değerlendirmek…

Herkes herkesi yargılayabilir…Ama bu çözümü beraberinde getirmiyor…

Biliyorsunuz her gün binlerce hayvan öldürülüyor; insanların et  talebini karşılamak için…Piliçler, kuzular, danalar…Mesele cansa onlarınki de can…Bir tavuğun ya da kuzunun canı bir köpeğin canından farklı mı? Elbette değil…Öyleyse neden vitrinlerde paketlenmiş, kasap dükkanlarında asılmış ölü hayvan bedenleri görmek bizi üzmüyor da, ölü köpek bedenleri üzüyor? Diğerlerini yediğimiz için mi? Çeşitli soslarla marine edilmiş etleri damağımıza lezzetli geldiği için mi? Doğruysa biz ikiyüzlü insanlarız…İşin özü cana saygı falan değil öyleyse…

Weber’in söylediği “önce güdülerimiz” sözü bu olsa gerek…Gıda yönünden ete ikame tahıllar varken biz yine de her gün  sayısız hayvanı öldürüp etlerini yiyoruz…Bakın bu davranışımızı açlık güdüsüyle bile açıklamak mümkün değil…Acaba bu öldürdükten sonra yeme davranışımız “saldırganlık” güdümüzün bir sonucu mu? Yiyemediğimiz hayvanların öldürülmesi bizi derinden üzerken yiyebildiklerimizin öldürülmesini hoş karşılıyoruz…Hani o yekpare sevgi, nerede???

Aynı zamanda  konuya dair bir çıkarsama da şu; köpeği olan insanlar köpeklerin öldürülmesinden daha ziyade üzüntü duyuyorlar…Belki de o köpeklerin arasında çok sevdikleri kendi köpeklerinin yüzü geliyor gözlerinin önüne…

Ne yalan söyleyeyim; o fotoğraflara bakınca benim gözümün önüne de yıllar öncesinin bir gazete sayfası geldi…30 yıl öncesine ait bir gazetenin baş sayfası…Bursa’daki bir hastanenin tecrit odasından manşete taşınmış bir fotoğraf…Zifiri karanlık içinde 8 yaşında bir ilkokul çocuğu; ölesiye yalnız, tek başına…Parmaklıkların ardından bakıyor; bakmak denirse…Annesinin soyup uzattığı mandalinaya elini uzatmış…Küçük kardeşimin kudurarak ölen  sıra arkadaşının fotoğrafıydı o…

Antalya varoşlarında  kuduz köpek tarafından ısırılan 2,5 yaşındaki çocuğun kudurmuş bakışları , gazete sayfalarından görüp görebileceğimiz en korkunç ve dramatik görüntü olurdu…

Bu bağlamda köpeklerin itlafı emrini veren Belediye başkanlarını anlıyorum. Fakat bu anlama onların suçlarını hafifletmiyor…Elbette gayriresmi olarak da cezalandırılmalarından yanayım.Onların oy kaygılarını da anlıyorum  ve oyumu onlara vermeyeceğim...

Ben sadece “insana” dikkat çekmek istedim ve kuduz köpek tarafından ısırılan Emre’ciğin tehlikeyi atlattığına dair sevincimi dile getirmek istedim…Çünkü o ailenin neler yaşadığına dair hiçbir merak olmadı, üzüntülerini de sonrasında gelen sevinçlerini de kimse paylaşmadı…

 

Yayın Tarihi
05.06.2008
Bu makale 467 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!