Bir ima seziliyordu...

Nihayette, Can Dündar’ı tebrik etmek gerekiyor. Çünkü en azından üretiyor. Tembelliğin ve hazırcılığın bütün sektörlerde, siyasette, sanatta ve hatta özel yaşamlarda dahi olağanlaştığı bu günlerde çalışıyor, çabalıyor, üretiyor ve  kazanıyor...

Bu düşünceyle hiç vakit geçirmeden Can Dündar’ın senarist ve yönetmen olduğu  Mustafa’yı izlemek üzere sinema salonundaki yerimi aldım... Film gösterime gireli üç gün olduğundan filme dair yorumları okumuş, filmin nasıllığına dair biraz fikir sahibi olmuştum. Örneğin Deniz Baykal’ın ve Ahmet Necdet Sezer’in filmi hiç beğenmediklerini biliyordum.

Film başladı... 13 yaşındaki kızımla birlikte gitmiştik filmi izlemeye ve ben filmin başında hafif bir panik hali yaşadım. Çünkü başlangıcı oluşturan ilk dakikalarda ancak “korku ve gerilim” filmlerine yakışacak bir sahne gözlerimizin önüne geldi...

Kapkara bulutlar... Birbiri ardına çakan şimşekler... Düşen yıldırımlar... Alacakaranlık bir gökyüzü altında çılgınca dalgalanan deniz... Denizin kenarında bir mezar...

Atatürk’ün, 3 yaşındayken ölen ağabeyinin, Zübeyde Hanım ile Ali Rıza Efendi’nin ardı ardına kaybettiği üçüncü çocuğunun mezarı... Sonra dalgalarla üstü açılan mezarın başına üşüşen çakal sürüsü...

Ben bu sahneyi çok travmatik buldum. Bilgi değerliydi elbette ve Atatürk’e dair bilmediğimiz bir yandı. Ama sahnelenişi ve “iması” çok abartılıydı... Can Dündar bu bilgiyi daha nahif bir biçimde filmin içine koyabilirdi diye düşündüm. Filmi izlemeye gelenlerin pek çoğu çocuktu. Ben filmi izleyen o çocuk yüreklerde kallavi bir ürperti oluştuğu hissettim ve bundan çekindim, üzüldüm.

Sonra o mezarın hangi akla hizmet denizin o kadar kıyısına yapıldığını düşündüm. Acaba bu trajik olayın cereyanında ebeveynlerin bir ihmali mi vardı. Üstelik filmde Mustafa’nın bu elim olayı dinleyerek büyüdüğü vurgulanıyordu... (Atatürk’ün, annesi Zübeyde Hanım’ın mezar taşını kaya parçasıyla değiştirişinde bu hatıranın, bu şüphenin payı var mıydı?). (Bakın nasıl da kapıldım senarist Can Dündar’ın meyline!)

Vurgular, seyirciyi ikna etmek istercesine, hatta seyirciye dikte eder gibi çocukluk ve gençlik travmalarına yoğunlaşmıştı.

Mezarında çakallar tarafından yenilen ölü bir ağabey...

Hoca tarafından atılan dayak...

Küçük yaşta babasız kalmak...

Evinden, arkadaşlarından ayrılmak...

Bir çiftlikte kahyalık yapan dayının yanına sığınmak...

Annenin başka biriyle evliliğine şahit olmak...

Çok, çok parasız kalmak...

Boş zamanlarını yatılı okuduğu okulun havuz başında döne döne, suya baka baka geçirmek...

Ne yalan söyleyeyim; bu kadarı bana fazla geldi. Rahatsızlık verdi. Çünkü samimiyetten uzaklaşıldığını (bir imaya dayanak gösterildiğini) hissettirdi bunlar bana...

(Diyebilirsiniz ki; tüm bunlar belgelenmiş gerçekler... Elbette öyle, ama belgelerin masanın üstüne konuşunda bile bir “söyleyiş” vardır.)

“Can Dündar sanki Sigmund Freud’un danışmanlığında çekmiş bu filmi” diye söylendim içimden... Ya da Can Dündar bizzat psikanalize heves etmiş!

Sonra, Çanakkale Savaşı gibi dünya tarihinde eşi benzeri olmayan zorlukta yaşanmış bir savaşın birkaç başarısız canlandırmayla geçiştirilmiş olması bende büyük bir eksiklik hissi oluşturdu.

Belgeselin konusu savaşlar ve askeri zaferler değildi belki... Atatürk’ün insani yüzü çiziliyordu filmde, tamam... Buna rağmen söz konusu ettiğim geçiştirmeyi, işgalin ve savaşların harita üstünden illüstre edilmiş olmasını ben yakıştıramadım...

Hele hele, Çankaya Köşkü’ndeki yemek odasının cansızlığı inanılacak gibi değildi. Sanki 70 metrekarelik bir evin yemek salonu gibi sıkıntı verici, cansız, zevksiz, estetikten uzak...

Ve Kurtuluş Savaşı’nın sonucunda ulaşılan zafer neşesi, zafer sarhoşluğu ile Atatürk’ün oynadığı Zeybek oyunu... Nasıl bir canlandırmaydı bilmiyorum ama çok başarısızdı. Dünyaca ünlü dansçılarımız var, Anadolu Ateşi’miz var, Zeybek’i Ataürk çok daha güzel oynamıştır, buna eminim...

Sadede gelirsem, film bende buruk bir tat bıraktı...

Ata’ya karşı bir ihlal hissine kapıldım ...

 

Yayın Tarihi
06.11.2008
Bu makale 468 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!