Türkiye’nin tanıtım filmi

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay  bu defa sert çıktı.

Türkiye’nin tanıtım filmlerinde imajın değiştirilmesinin kaçınılmaz olduğunu savundu.

Yıllardır süregelen  lokum, fes, dansöz  diye özetleyebileceğimiz imaja  tiksintiye varan bir ifadeyle rest çekti.

Ertuğrul Günay ‘ın bu isyanı haklı…

Kendimizi tanıtmaya çalışırken içine düştüğümüz tekrar, bırakın yabancıları bizzat bizleri bile sıkmaya başladı…

Hele ki dansözlü tanıtımlarımız…

Hatırlayın Eurovision’da bile kullandık bu kılığı…

Hepimiz gördük, hiç de sandığımız gibi etkileyici bir kılık da değil üstelik…

Kot pantolon içinde bakmaya doyamadığımız sanatçımız  Hadise dansöz kıyafetiyle nasıl nahoş göründü.

Keza fes de öyle…

Osmanlı İmparatorluğunun gücünü ve felsefesini öne çıkaracak pek çok nesne veya söz bulunabilecekken , bu mirası bir fes ile sembolize etmek mütevazılığın ötesine geçip vurdumduymazlığa, haylazlığa varıyor…

Ancak lokum konusu bunlardan ayrı…

Geçen hafta  sevgili Nizamettin Şen yazısında Türk lokumunun dünya tatları içindeki iddiasını çok güzel ifade etti... Gerçekten de lokum hem tat hem görünüm olarak yeri dolmaz bir cazibeye sahip. Hem bir tatlı hem  bir sanat eseri sanki…

(Turistler bir yana bizler de bu güzellikten nasiplenmeyi ihmal etmeyelim. Kalekapısı’ndaki Yenigün Şekerleme yolunuzun üstüne düştüğünde içeri girip özellikle de narlı lokumdan küçük bir kutu almak gününüze renk katacak emin olun. Tadı kadar rengi de mest edici.)

***

Epey zaman önce dünyadaki en başarılı beş reklam metin yazarının ilkelerinden oluşan şimdi adını hatırlayamadığım bir kitap okumuştum.

Bu ünlü yazarlardan biri, “Bir reklamın başarısı, reklamı hazırlayanların o ürüne ne kadar inandığıyla eşdeğerdir” diyordu.

Tanıtmak için yola çıkılan ürün Türkiye ise parçalara ayırmadan bir bütün olarak ele almak en doğrusu aslında…

O tanıtım filmi içinde:

Hırçın dalgalarıyla Karadeniz. Çay bahçeleri, hatta allı yeşilli takalar… Yayla evleri… Trakya’nın günebakan bahçeleri… Uludağ’ın kestanelerle, şeftalilerle kaplı etekleri… Balıkesir’in iğne oyaları, kaplıcaları… Şirince’nin evleri, üzüm bağları… İncir ağaçları… Kıvrım kıvrım Menderes… Muz bahçeleri… Erzurum taşı... Palandökeni…

Bilinen tüm tarihi eserlerimizin değeri yanında coğrafyamızın sunduğu diğer güzellikler ve bunların içinde yaşayan bizler… Yani bu ülkenin yaşayanları…

O tanıtım filmi içinde Türkiye’den bir sanatçının, bir bilim adamının, bir  işadamının, bir siyasetçinin, bir öğrencinin, bir ev kadının, bir yaşlının, bir çocuğun, bir gazetecinin, bir şairin…. Yani her birimizden biraz iz, biraz  ses olmalı…

Tanıtımda böylesi bütüne yönelik bir tutumun Antalya turizmini eksilteceğine, tercihleri dağıtacağına da inanmıyorum. Bilakis çoğaltır…

Ancak Antalya’ya inanmayanlar aksini düşünebilir.

 

SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR

 

Yayın Tarihi
02.10.2009
Bu makale 4940 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!