Antalyalı olmak

Antalya en hızlı büyüyen kentlerimizden biri. Bu durum elbette sevindirici. Düşünün, bundan otuz yıl kadar önce Antalya güzel ama küçük, sade, iptidai olanaklara sahip bir Akdeniz  kentiydi. Bugünse göz kamaştırıcı bir büyükşehir, bir dünya kenti.

Bir zamanlar  popülerliğini gıptayla izlediğimiz İzmir bile, şimdi “Antalya gibi” olabilmenin hayallerini kuruyor, yollarını arıyor.

Şunu baştan kabul edelim; yeryüzünün bazı yerleri var ki evren torpil geçmiş. Antalya işte o yerlerden biri.

Gerçekleşen yanlış projelerin, hatta dönüşü olmayan hataların bile üstüne gölge düşüremeyeceği kadar güzel bir doğal peyzaja sahip Antalya.

İnsanın yaşadığı kenti içtenlikle seviyor olması ne güzel bir lütuf.

Ancak, tüm bu güzelliğin de bir kırılma noktası olduğu unutulmamalı... Ne kadar gayretli olursa olsun bu kentin de bir taşıma kapasitesi var.

Konyaaltı’dan falezlere, Lara’ya doğru baktığımda çok önceden olduğu gibi içimde gururla karışık bir hayranlık uyanmıyor artık. Büyük oteller ve binaların ruh sıkıcı bir yoğunluk oluşturdu bu hat üzerinde.

O nadide kıyı üzerinde beton yığını büyük binalar yerine küçük zevkli işletmeler o güzelim  hattı kaplamalıydı.

Antalya çevresinde zaten olması gerekenden fazla gösterişli ve büyük oteller varken, şehrin içinin böylesi büyük otellerden, binalardan azade kalması gerekirdi.

Bu gibi şehre olumsuzluk getiren ve yük oluşturan daha pek çok olası yanlışların önü sahici bir kentlilik bilinciyle kesilebilir ancak.

Kentlilik bilinci dediğimiz şey tüm kenti kendi evimiz gözüyle görmemiz ve o kente karşı gereken hassasiyeti yakalamamızı şart kılıyor.

Kentlilik bilinci sadece belli bir sınıfın değil kentte tüm yaşayanların katkısıyla sağlanacak bir olgu.

Antalya’nın en önemli zafiyetlerinden biri de özgün bir kent kültüründen önemli ölçüde yoksun oluşu.

Bu eksikliği en etkin şekilde giderecek olan da; yerel yönetimler, sosyal belediyecilik anlayışı ve yerel medya.

Kent kültürünün oluşması için olanakların sunulması ve kentlinin ortak yaşama yönlendirilmesi gerekir. Örneğin geleneksel hale gelen Ramazan Şenlikleri gibi.

Benzer bir örneği İstanbul’dan, Fatih Belediyesi’nin bir çalışmasını aktararak verebilirim.

Fatih Belediyesi, her hafta sonu ücretsiz boğaz turları sunuyor sınırlarında yaşayanlar için...

Orada yaşayan insanların yaşadıkları şehrin güzelliğini paylaşmaları ve kendilerini o şehre ait hissetmeleri için yönlendiriyor böylece.

Antalya’da da körfezi, Lara’yı, Kaleiçi’ni hiç görmemiş görse de tadını çıkaramamış Antalyalı sayısı göçle birlikte artıyor ve artacak.

Kısaca, kentte yaşayanların oluşturduğu toplumsal katmanların arasında kültür (yaşayış) farkı ne denli büyük olursa kentlilik bilinci de o denli zedelenmiş olacak.

Ortak bir gündelik yaşam, kentin olanaklarının olabildiğince eşit paylaşımına çalışan yerel yönetim, altyapıyla paralel gelişen üstyapı, Antalya için hayal edilmez güzellikte bir geleceğin anahtarı olabilir.

 

SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR

 

Yayın Tarihi
13.08.2009
Bu makale 5207 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!