Elif Şafak ve Aşk

Tam bir kitap delisi olan arkadaşım Özlem sayesinde, şimdi o tozpembe kapağıyla herkesin elinde olan Elif Şafak’ın son kitabı Aşk’ı kışın ortasında okudum.

Okuma alanıma müdahale edilmesinden pek hoşlanmam aslında. Birinin kalkıp kitap önermesini, okumam için ısrar etmesini, hatta kitap hediye almasını da sevmem nedense.

(Yine de hayatın insana öğrettiği kurallardan birisi şudur ki; bazen siz farkında bile olmadan ezberiniz bozulabilir.)

Özlem bu huyumu bildiği halde özellikle ısrarcı oldu Aşk’ı okumam için.

Romanda geçen “40 kural”ı ve bu kurallardan bazılarının onu can evinden nasıl yakaladığını nasıl da içine merhem olduğunu tatlı tatlı anlattı durdu.

Nihayet kışın ortasında, işimin en yoğun olduğu, derslerin ve sınavların tavan yaptığı, kendimi en yorgun hissettiğim o dar zamanlarımda okudum Aşk’ı.

Dinlendim, arındım, duruldum. Tasavvufun o bildik müsekkin edici etkisi hakim oldu bir süreliğine şahsi iklimime.

Ama bir o kadar da rahatsız etti bu kitap beni. Atilla İlhan’ın hayata dair müthiş soru başlıklarına takıldı kaldı zihnim: Hangi Aşk!

Tasavvuf Aşk’ı ilahileştirir. Ademoğlunun ayaktakımı hislerinden biri olmaktan kurtarır aşkı. Onu taçlandırır. Orada, elinin, gözünün, zihninin ve ruhunun erişebildiği en yüksek mertebededir aşk. Hani neredeyse Kaf dağının ardından, ufkun ötesinden aşırır; aşkı ve gönüllere doldurur.

O ilahi aşktır. Hakikidir. Mihenkte rengi sonsuzluktur. Ne göçmekle ne ölmekle bitmeyendir. Tastamamdır, bütündür.

Elif Şafak romanında Aşk’ın bildik ve bilinmedik yüzlerine ayna tutarken böyle ululamamış aşkı.

Okuyanlar bilir ya da okununca bilinecektir; Şafak’ın bu son kitabında anlatılan  “Aşk” değil “dostluk” biraz da.

Görüyoruz ki; hakiki  dostluğun kudreti bazen aşktan da üstündür.

Kitabı okurken ve böylesi hem muhteşem hem acıklı geçen bir dostluğun doğruluğunu özümde sorgularken aklıma birden  ünlü düşünür Aristoteles’in , “Dostlarım, dost yoktur” sözü geliyor.

Sadece bu ikaz da değil. Kuran’dan aklıma gelen bir ayeti; “Allah’tan başkasını dost edinmeyin” tembihini anımsıyorum.

Böyle güçlü düşüncelerle, kendi kendine sorgulayışlarla ilerliyor romanı okuyuş.

İster adı aşk olsun ister dostluk. Böylesine havsalamıza sığmayan, gündelik duygulardan, beklentilerden ve işlerden bambaşka anlam ve değer taşıyan, bazense marazi diye tanımlanan yaşantıların tek bir müsebbibi var bana göre: Yalnızlık.

Şafak’ın kitabında Rumi dünyanın en güzel otağında:

Konya’da, zenginliğin, saygınlığın, sevilmenin, oğulların, hürmetin tam orta yerinde.

Lakin gönül otağında yalnız.

Şems kalabalığın ortasında kollarını iki yana açarak dosdoğru ona yöneldiğinde yalnız gönlü bu davete icabet ediyor.

Kültürümüzün ne güzel ne has değerleridir romanın kahramanları.

Kıt aklımız, yarım gönlümüzle sorup soruşturmaktan, peşine düşmekten  keyif aldığımız müstesna şahsiyetler.

Elif Şafak’ın bu son kitabı Aşk muhakkak okunmalı. Ama benim okurken içine düştüğüm halin dışında kalarak; yargılamadan okunmalı.

Öyle ya; biz henüz yargılanmamışken..

Yayın Tarihi
28.06.2009
Bu makale 5308 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!