Kriz ve hayat

“Buyursun gelsin” edasıyla karşıladığımız ekonomik kriz şimdi çıplak gözle görülecek kadar aşikarlaştı.

Herkes kendi mahallinde krizi birebir gözlemleyebilir. Bu artık mümkün, çünkü kriz parasal sektörden sonra reel sektörü de avucunun içine aldı... Üretim yavaşladı, fabrikalar kapanmaya, işçiler çıkarılmaya başladı... Krizin sadece sözünün edildiği, üzerine polemik, siyaset ya da ekonomik cakalar yapıldığı günler geride kaldı. Kriz bugün direkt olarak yaşanıyor... En zengininden en yoksuluna, tüm sektörlerde, tüm birimlerde...

Ben kendi güzergahım olan Işıklar ve Atatürk Caddesi üzerinde yürüdüğümde  kapanan, kiralık levhası asılan, aylardır kiracı bulamayan sayısız işyeri görüyorum... Bunların dışında kalan, ayakta kalma çabası verenlerin telaşıysa yürek burkucu... Mağazaların önüne işporta usulü yığılan malların da esnafın da pundu kırık...

Ekonomik kaygılar malum... Ancak krizin bir de sosyal yansımaları var ki, onlar da ortalığa dökülmeye başladı...

Ekonomik önlemleri almada geciktiğimiz gibi sosyal önlemlerin alınmasında da gecikmeyiz umarım.

Çığ gibi artan, artacak olan işsizlik sorununun birçok toplumsal sorunun da kaynağı olacağını yaşadığımız tecrübelerden biliyoruz...

Bunun farkına varmamızın en kolay yolu çevremize bakmak olacaktır. Her zaman gittiğimiz, gördüğümüz parklar mesela... Son yıllarda kentimizin çehresini güzelleştiren, hayatımıza kalite katan parkların tadı kaçmaya başladı... En işlek yerlerde örneğin Cebesoy Caddesi üzerindeki Şükrü Solmaz Parkı işsiz güçsüz insanlarla, şarap şişeleriyle dolmaya başladı... Gündüz vakti ambulansla parklardan sarhoş toplanır oldu...

Bunlar da sosyal krizin ayak sesleri... Yeterli önlem alınmazsa halkın sadece maddi anlamda değil manevi anlamda da refahı kaçacak... İşsizlik virüs gibi toplumun tüm satıhlarına yayılma gücüne sahip bir olgu... İşsizlik dediğimiz an önce tek tek insanlar, sonra onların aileleri, daha sonra tüm insanlarıyla ve hatta kurumlarıyla beraber toplum zede almaya başlıyor...

Hele ki Antalya gibi iklimi uygun, iş hayali fazla bir şehir, ekonomik krizin ardından gelecek sosyal arbededen en çok zarar gören şehirlerden olacaktır.

Yerel yönetimlerin, belediyelerin ve güvenlik birimlerinin şu günlerde hazırlıklı olması ve gereken önlemleri, uygulamaları gerçekleştirmesi gerekiyor...

Hem tek tek hane halkları olarak hem büyük küçük işletmeler hem de koskoca devlet olarak gereken önlemleri almak ve dahasında da enseyi karartmak en iyisi sanırım...

Çünkü her şey daha güzel bir yaşam için... Yaşam dediğimiz de işte bugün gözümüzün önünde, elimizin altında olanlardır. Onların kıymetini bilmeli, elimizdeki imkanları en faydalı şekilde harekete geçirmeliyiz...

Ancak tüketerek elde edebileceğimiz dikte edilen “doyumu” tüketmeden de yakalayabileceğimizi kendimize ispat etmemizin zamanı... En az maliyetle en büyük fayda...

Bir kitap... Bir sinema bileti... Arkadaş ziyaretleri... Aksesuarla yenilenen kıyafetler, maliyeti düşük ama ‘yeni’ hobiler, vs.vs...

Velhasıl; hayat güzeldir... Sözün sonunda; bu güzelliğe güzellik katmak istiyorsanız, yeteneğine yakından tanık olduğumuz (Babam ve Oğlum, Çemberimde Gül Oya) Çağan Irmak’ın son filmi Issız Adam’ı mutlaka izleyin derim...

Yayın Tarihi
21.11.2008
Bu makale 431 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!