Son dakika

Pazar gecesi televizyon seyrederken ekrana gelen “son dakika haberi” birdenbire hayatı anlamsızlaştırdı. Katliam görüntüleri ve haberleri her insanı etkiler, bu kaçınılmaz ama bazen etkilenişin dozu öyle artıyor ki hayatın bildiğimiz, bulabildiğimiz tüm anlamlarını koca bir silgiyle siliyor. Ardında kapkara, kirli bir iz bırakarak...

Korkudan çok daha başka ve baş edilmez bir hisse kapılıyor insan... Kendi için, sevdikleri için, tanımadığı başkaları için; insanlık için ve dünyanın geleceği için kaygıya kapılmak... Hayatı diken üstünde yaşamak... Kaygıyla kamaşan dimağlarda düşünceyi üretememek, her şeye boş vermek, idealsizleşmek, hayalsizleşmek... Katliamlar yaparak bizden istenilen şey bu mu yoksa?

Öyleyse karşı durmaya çalışalım. Kaygımızı unutmaya çalışarak, yazalım, konuşalım... Hayatın kumsalında kumdan kaleler yapmaya dalalım hevesle... Bir sonraki dalgada yerle bir olacağını bile bile... En zor olanı, yani anlamsızlığı anlamlı kılmayı iş edinelim kendimize... Aksi halde toprağın üstündeki bir ot kadar yeşermekten, güneşin altındaki bir ot gibi kurumaktan öteye geçmek neredeyse imkansızlaşacak...

Hayatın keyifli yönlerine dönelim yüzümüzü... Bu yönü nerede ve nasıl bulacağımızı bilemeden üstelik. Şaşkın ördek misali dalalım işte hayatın sularına... Olmadı dalanları seyredelim... Eğlenmenin en kolay yolu eğlenen insanları izlemek değil mi! Bu konuda sıkıntı da yok. Televizyonun düğmesine bastık mı, kafi...

Köpük partileri, plaj şamataları, aralarında felsefi cakaların atıldığı şarkılı, türkülü programlar... Araya bir ”son dakika haberi” girene  kadar...

 

Kitle iletişim araçları

Eğitim kurumlarının nicelik ve nitelik olarak nasıllığı bir toplumun geleceğinin en önemli belirleyicisi... Bunun bilincinde olarak bu kurumlar üzerinde yoğunlaşan çalışmalar dikkatimizden kaçmıyor. Yavaş da olsa, eksik de olsa yenilemeye, bir adım öteye götürmeye dair çabalar var... Ancak, toplumun bugününün ve yarınının nasıllığını belirlemede en az eğitim kurumları kadar etken olan kitle iletişim araçlarının nasıllığı konusunda en ufak bir çalışma ve çaba göze çarpmıyor.

“Beğenmiyorsanız seyretmeyin” ukalalığında savunmalarla isteyen istediği gibi at koşturabiliyor bu alanda...Bilim, kalite ve estetik süzgecinden geçmemiş yayınların toplumda önemli sorunlara ortam ve olanak hazırladığı da aşikar... Tarihsel-kültürel birikimimizi törpüleyen fakat rant kapılarının gıcırtılarını azaltan yayınlar izleyicinin önüne servis ediliyor. Eğlence anlayışımız, hayata bakışımız, doğruyu, yanlışı referans eden değerlerimiz hallaç pamuğu gibi ortada... Toplumsal bilinçaltımız koca bir çöplüğe dönüyor... Ahlaksızlığın ön plana çıkarılışı (dizilerde, reklamlarda, haberlerde, eğlence programlarında) rant getiriyor olabilir ama bu rantın götürdüğü ve görünmeyen örtük bir maliyetin oluştuğunu da kimse inkar edemez... Üstelik bu örtük maliyet kuruş kuruş tarafımızdan ödenecek... Cebimizden değil elbette, kendiliğimizden, benliğimizden, özümüzden...

Yaz sezonuyla ekranlara gazete sayfalarına gelen ünlülerin pespaye görüntüleri, moronlaşan insan manzaraları insana dokunuyor... İşte bu da belki küçük, belki örtük ama bir başka tür katliam...

Yayın Tarihi
30.07.2008
Bu makale 443 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Ben o kaygıya yazılarımdan birinde " çaresiz kalmak " dedim Yasemin'ciğim. Çok zor katlanmak. Bu arada tv. programlarının kalitesizliği konusunda seninle hem fikirim ve özellikle yazın hiç televizyon izlemiyorum. Yeni dizilerden haberim yok, magazin programlarını oldum olası sevemedim. Filmlere vurdum bu ara kendimi:) Sezon içinde, sinema salonlarında izleme fırsatı bulamadığım filmleri izliyorum tek tek. Daha iyi gibi:) Sevgilerimle...

Özlem Akaydın 01.08.2008

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!