Her gün izlediğimiz, okuduğumuz haberlerin bazıları ayrı bir önem taşır. Çünkü bunlar “haberci haber” niteliği taşır. Yarını doğru tahmin edebilmek için değerli verilerdir.
Potansiyeli olan toplumsal sorunları bugünden tahmin etmek ve önlemler almak, sorunlar ortaya çıktıktan ve hatta kronikleştikten sonra çözümler üretmekten çok daha kolaydır doğal olarak.
Son dönemlerde şiddet konulu haberlerde artış olduğu gözlemleniyor. Özellikle de gençler arasında meydana gelen şiddet olaylarında.
Bu haberleri iyi okumak gerekiyor..
Genç nüfus bir toplum için sadece avantaj değildir.Getirdiği üstünlükler bir yana pek çok toplumsal sorunun kaynağıdır da.
Başbakan Erdoğan, geçen aylarda yaptığı bir konuşmasında genç nüfusa sahip oluşumuza ve bunu devamlı kılarsak gelecek dönemlerde dünya çapında bir avantaj yakalayabileceğimize dikkat çekmiş ve açıkça aileleri çocuk sahibi olma konusunda teşvik etmişti.
Genç nüfusa sadece “işgücü” açısından bakarsak bu doğru olabilir.Yoğun, nitelikli ve verimli emeğe sahip olmak ekonomik açıdan bulunmaz Hint kumaşı olacak belki de yakın bir gelecekte.
Ama… Söz konusu “insan” olunca olaya sadece “emek” yönüyle bakmak çok eksik ve yanlış olur. Böyle bir bakış çalışma ekonomisinin insana bakış açısı olabilir ancak. Orada insan sadece “işgücü” olarak ele alınır ve değerlendirilir.
Ama insan çok daha fazlasıdır. Ekonomi için sadece bir üretim faktörü (emek) değil aynı zamanda tüketim kararı verendir. Doların çıkışı da borsaların çöküşü de ekonomik krizin müsebbibi de insan ve davranışlarıdır.
Ayrıca insan toplumsal bir varlıktır. Toplumsal sorunların öznesidir. Kısacası; yapılan ve yapılabilecek olan her şey insan içindir. Kurumların, devletlerin, iktidarların varlık sebebi insandır. Her bireyin toplumsal sorumluluklarının farkında olması çok önemli elbette.Ama baştakiler diye tabir edebileceklerimizin; yani yöneticilerimizin bu farkındalığı çok daha iyi kavramış olması gerekiyor.
Başbakanımızın yanı başında, toplumumuzu hatta yerküredekileri iyi okuyan uzman kişilere, iyi sosyologlara ihtiyacı var. Bir toplum elbette tecrübe ve sezgi yoluyla elde edilmiş bilgilerle yönetilemez. Rasyonel bilgiye ihtiyaç var.
Toplumun refahı sadece ekonomik dengeler tarafından sağlanmıyor ne yazık ki.
Tam da büyük bir ekonomik krizin içindeyken bunu söz ardı edip olası sosyal krizlere dikkat çekmeye çalışıyor olmam umarım yanlış ya da eksik değerlendirilmez. Çünkü ekonomik kriz artık söz götürmeyecek alenilikte. Sosyal krizin ise ayak sesleri kulaklarımıza gelmekte.
Gençlerle; onların beklentileriyle, sorunlarıyla yakından ilgilenecek, bilimsel yöntemlerle bu çalışmaları yapacak ve bir yol haritası çizecek bir uzmanlık çalışmasına gerek olduğunu düşünüyorum. Sadece gençlerin sorunlarıyla ilgilenen bir kriz masası.
Şiddet gerçekten gençler arasında yayılıyor mu? Her 6 öğrenciden birinin okula kesici aletle geldiği haberi doğru mu? Kız öğrenciler arasında şiddet eğilimi artmakta mı? Sorun ne? Olası sorunların kaynağı ne? Çözüm yolları nelerdir? Yoksa özellikle de gençler için “hayat anlamını yitiriyor” mu?
Biliyoruz ki hayata bir anlam kazandırmak kolay iş değil. Tek başına bireylerin altından kalkamayacağı kadar zor bir iş bu. Toplumsal kurumlar bu yükü bireylerin omzundan almalı. Ekonomik kurumlar, hukuk kurumları, eğitim, tıp kurumları, aile kurumu, din kurumu..
Devlet her bir kurumu bu konuda göreve çağırmalı.
Hayata anlam kazandıran tüm değerler elbirliğiyle, devlet eliyle ve devlet denetiminde sağlanmalı, korunmalı.Yitirilenler kazanılmalı.Gecikenler bir an evvel sağlanmalı.