Bu nasıl iş

Geçen iki yıl, raylı sistemin altyapı çalışmaları yüzünden çekmediğimiz çile kalmadı.

Hem araçlar yıprandı hem araçların  içinde gideceği yere binbir çileyle ulaşamaya çalışanların sinir sistemi.

Yapım süresince her hafta değişen trafik akışı ile yolları şaşırır, ters yönlere girer, kazalar atlatır olduk.

Buna rağmen pek şikayet etmedik. Raylı sistemin trafiğe getireceği rahatlamayı düşündükçe dişimizi sıktık.

Aradan zaman geçti. Altyapı tamamlandı. Sistem deneme seferlerine başladı. Araya seçimler, politik hesaplaşmalar girdi...

Sonucunda hiçbir şehirde emsali görülmeyecek bir trajikomik durumla karşı karşıya kalındı.

Biz Antalyalı olarak manzaraya alışmaya, komediyi kanıksamaya başlasak da dışarıdan gelip şahit olanlar Antalya trafiğine bakıp resmen dalga geçiyorlar.

Hergün Cebesoy üzerinden Güllük'e doğru çok kısa sayılabilecek yol alıyorum...

Şehiriçi trafiğini her zaman sevmiş olmama, yapım gereği sızlanmaktan, şikayet etmekten imtina eder olmama rağmen işin tadı gerçekten kaçmaya başladı.

Cebesoy'dan Doğu Garajı'na geldiğinizde ardı ardına yığılan minibüslerin oluşturduğu konvoy, durak yerlerinde yolcu aktarımı için kullanılacak durak ceplerinin olmayışı bu caddeyi çekilmez hale getiriyor.

Bu sevimsizliği aşar aşmaz karşınıza tramvay hattı çıkıyor. Ne sinyal ışığı çalışıyor ne başka bir şey. Tramvayın sefere başlayıp başlamadığı dahi bilinmiyor. İkaz tabelaları aylardır deneme seferlerinin başladığını, raylardan dikkatli geçilmesini dikte ediyor ama gerçekte ne olduğu koca bir muamma....

Raylardan geçerken yavaşlayıp sağa sola bakıp geçmek insanın moralini düşürüyor. Hangi çağda hangi şehirde yaşıyoruz diye söylenmemek için sabır taşı olmak gerekiyor.

Doğu Garajı'na varan caddenin üzerinde gidiş-geliş güzergahını ayıran plastik yol ayraçlarının sinir bozuculuğunu ise bu yazıyı yazarken dahi aklıma getirmek istemiyorum.

Çile bununla kalmıyor, devam ediyor.

Şarampol'e gelirken bir raylı sistem engeli daha çıkıyor. Aynı belirsizlik burada da tekrar ediyor. Sağlıklı bir sinyalizasyon yok. Tramvayın akibeti meçhul...

Buradan sola dönerek Milli Egemenlik Caddesi'ne geçiyorum. Ve yolu  gidiş geliş olarak ikiye ayıran kırmızı plastik labutlar burada da karşıma çıkıyor.

İşyerine ulaşmam için bu cadde üzerinden sola dönüş yapmam gerekiyor. Ama bu dönüşler  cesaret işi. Ya bu cesareti gösterip kendini ve başkalarını riske atacaksın ya da yolu epey uzatıp kavşaktan Güllük'e dönüp Selekler önünden Milli Egemenlik'e geri dönüş yapacaksın.

Arapsaçı gibi, labirent gibi...

GECENİN KANATLARI

Vizyondaki filmler kaçırılacak gibi değil.Avatar, Vavien ve Gecenin Kanatları...

Pazartesi günü Gecenin Kanatları’nı izleyerek başladık vizyonu takibe... İkinci olarak Vavien ve sonrasında Avatar sırada...

Haftabaşı Cine-Bonus tam sinema keyfine uygun; kalabalıktan ve gürültüden uzak.

Gecenin Kanatları izlenmeye değer. Ajitasyona müsait olmasına rağmen senaryo (Mahzun Kırmızıgül - Ahmet Küçükkayalı) kıvamında bırakılmış, abartıya tenezzül edilmemiş...

12 Eylül darbesinden sonra anne babası gözlerinin önünde öldürülen küçük kızı canlı bomba olmaya götüren intikam duygusu.... Ve elbette aşkın böylesine güçlü bir duyguyu dahi alt edebilme gücü...

Bir dönemin ve uzantısının küçük kısa cümlelerle yapılan başarılı özeleştirisi...

Beren Saat'i izlemek zaten kendiliğinden bir keyf!

 

SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR

Yayın Tarihi
25.12.2009
Bu makale 5244 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!