Yeni kanun çıktıktan sonra, artık insanlar hayvanlara eziyet edemeyecekler. Eziyet edenler de hapis cezasına çarptırılacaklar. İyi hoş da avcılığı ne yapacağız? Eziyeti falan bırakın, koca ayıdan küçücük kuşa, tavşana kadar masum bir sürü hayvanı hunharca; çok zaman pusu kurarak, öldürüyorlar. Ezkaza hayvan ölmez yaralanırsa da boynunu ya kopartıyor yahut da bıçakla kesip atıyorlar. Bir de bu işi sadist bir gösteriş zevkiyle yapanlar da var. Şık hanımların kürkleri, çantaları, kemerleri, misafir salonlarını süsleyen aslan, kaplan, geyik hatta fil kafaları hep bu hayvanları öldürerek yapılıyor. Balıkların hali ise daha da perişan bir durumda. Ağlarla ta dipten taranarak adeta bir balık katliamı yaşanıyor. Teknolojik cihazlarla balık sürüleri hortumlarla teknelere püskürtülüyor. Dinamitle öldürülen balıklardan ise geriye ne yavru ne de yumurta kalıyor. Av serbest olduğu için av silahı ticareti de serbest. Bu nedenle her gün, pompalı tüfekle öldürülen veya yaralanan kadınları, keyif için havaya ateş edildiğinde kazara ölenleri de düşünmek gerekmez mi?
Hâsılı çok karışık bir durum. Hangi hayvanların haklarını koruyacağız hangilerini korumayacağız? Bu kanun sadece kedi, köpeğe yani evcil hayvanlara mı uygulanacak? İnsanların vahşi arzularını dizginlemek oldukça zor gözüküyor. İnsanlar et yediği müddetçe bazı hayvanların ölmesi gerekeceği muhakkak. Ama avcı ve pagan toplumlardan kalan bir adet olarak, insanların ellerine tüfeklerini alıp rast gele hayvan avlamaya çıkmalarına da pek anlam veremiyorum. Bu bağnaz uygulama; yukarıda söylediğim gibi, bazen insanlara da zarar veriyor.
Bu savımı belki biraz tuhaf karşılaya bilirsiniz ama söylemeden edemeyeceğim. Kurban Bayramı yaklaşıyor. İnsanlar; dinimizde farz olmamasına, hatta İslamiyet’in tanrıya kurban kesilmesini istemeyen tutumuna rağmen, yine büyük bir iştiyak ile kurban kesmeye koşacaklar. Ülke kan revan içinde kalacak. Pagan döneminde Araplar Kâbe’deki tanrılarına kurbanlar kesiyordu. Hazreti Muhammed bütün bu adetleri kaldırmadı (tavaf, şeytan taşlamak gibi) ancak Allah adına yapılmasını emretti. O gün için bu da yeni bir dinin kabul edilmesi için doğru bir stratejiydi. Hazreti İbrahim’in, söz verdiği üzere oğlu İsmail’i Tanrıya kurban etmek istemesi ve Tanrının da bir koç göndererek bunu önlemesi; o zamanlar yaygın olan katliam haline gelmiş insanı kurban etmek âdetini durdurduğu için, belki de dünyanın en önemli devrimidir. Bu gün ise kurban edilen binlerce kınalı kuzuların hiçbir hakkı hukuku yok mu?
Bir de sirklerde, havuzlarda; insanları eğlendirmek için, yunus, fil, maymun gibi hayvanların kullanılması durumu var, o ne olacak?
Bu yeni kanun bence, sanki sadece “Beyazları koruyan” Bir insan hakları kanununa benzeyecek. Gerçek bir hak koruma için dünya herhalde daha uzun zaman beklemek zorunda kalacak.