DUAYEN

Termik Santrallar

Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali maden sahalarının özelleştirme kararına karşı yaklaşık 500 maden işçisi dün sabah 08.00’de kendilerini yer altına indikleri madene kapatarak eylem başlattılar. Bu haberi günlerdir heyecanla izliyoruz. İhaleye 17 şirketin müracaat etmesi işletmenin verimli ve kârlı olduğunu gösteriyor. Üç noktaya vurgu yaptıktan sonra termik santralların ne menem santrallar olduğunu anlatmaya çalışacağım.

  • Türkiye, Paris İklim Anlaşması'nı imzalayarak sera gazı emisyonlarını azaltmayı taahhüt etmiştir. Paris Anlaşması, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşmadır. Mart 2021 itibarıyla, BMİDÇS'nin 191 üyesi anlaşmaya taraftır. Anlaşmayı onaylamayan beş BMİDÇS üye devlet vardır: Eritre, İran, Irak, Libya ve Yemen. Bu beş ülke içinde en büyük emisyon kaynağı ilk 20 içinde yer alan İran'dır. Amerika Birleşik Devletleri 2020'de anlaşmadan çekildi, ancak 2021'de yeniden katıldı. Paris Anlaşması'nın uzun vadeli sıcaklık hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerden 2 °C artış seviyesi ile sınırlı tutmaktır. Hatta 1,5 °C çaba harcanmasıdır. Çünkü sıcaklık artışını 2 °C yerine 1,5 ile sınırlamak riskler ve etkiler anlamında iklim değişikliğinin risklerini ve etkilerini önemli ölçüde azaltacağını kabul edilmektedir. Bunu sağlamak için emisyonların mümkün olan en kısa sürede azaltılması ve 21. yüzyılın ikinci yarısına kadar (2050) salınan ve tutulan sera gazlarının dengelenmesi hedeflenmektedir. Anlaşma ayrıca, tarafların iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum sağlama yeteneğini artırmayı ve "düşük sera gazı emisyonları ve iklime dirençli kalkınma yolunda tutarlı bir finansman akışı" sağlamayı hedefliyor.
  • Kömürlü termik santraller, hava kirliliğinin ana nedenlerinden biridir. Türkiye'de 2019 yılında 35.000'den fazla insanın hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Bu tesislerin yaydığı partikül maddeler (PM2,5) ve diğer toksik gazlar, kanser, astım ve kalp hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Santrallerin yaydığı kükürt dioksit, azot oksit ve cıva gibi kirleticiler hava, toprak ve su kaynaklarını ciddi şekilde kirletmekte; tarımsal üretimi ve biyolojik çeşitliliği tehdit etmektedir. Aynı zamanda karbon emisyonları, iklim değişikliğini hızlandırmaktadır.
  • 2019 yılında, özelleştirilmiş kömürlü termik santrallere çevre mevzuatına uymaları için yapılması gereken yatırımlardan muafiyet getiren yasa tasarısı; binlerce kişinin tepkisi sonucu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından veto edilse de, dernek tarafından hazırlanan rapor bu yasa tasarısının fiilen hala uygulandığını gözler önüne sermiştir.

Türkiye'de 2024 itibarıyla toplamda yaklaşık 43 kömür ve doğal gaz yakıtlı termik santral bulunmaktadır. Bunların 16'sı yerli kömür, 9'u yerli ve ithal kömür, geri kalanı ise doğal gaz kullanmaktadır. Elektrik üretiminde kullanılan kömürün önemli bir kısmı ithal edilmektedir ve bu ithalatın enerji sektörüne maliyeti yıllık yaklaşık 4 milyar dolar civarındadır​. Kullanılan enerjinin %35’i kömürden elde edilmektedir (123 Twh/yıl).

Türkiye’nin Çayırhan santralını özelleştirmeyi düşünmesi Paris antlaşmasına uymayacağını kanıtlamaktadır (Her zaman yapılan takiye gibi). Türkiye’deki kömür kalitesiz olduğu için çok miktarda kömür ithal ederek dışa bağımlı kaldığımız da açıkça gözüküyor. İnsan sağlığının da bu kadar hafife alınması kabul edilebilir bir husus değildir. Şirketleri filtre masrafından korumak için binlerce insanın ölümüne göz yumulmuştur ve yumulmaktadır. Termik santrallarda kullanılan aşırı suyun; bu kuraklık döneminde, ne kadar önemli olduğunu da belirtmek isterim. Tabii bir 25 yıl daha; insanların hayatı pahasına, ne kazanırsak kâr diye de düşünebiliriz.

Türkiye'de bol ve bedava olan güneş ve rüzgâr enerjilerini kullanarak; kömür kullanımını minimuma indirerek, hem çevresel hem de halk sağlığı açısından kritik bir sorunu çözmüş oluruz. Şu anda kullandığımız enerjinin %20 sine yakınını doğal enerjiden tedarik ediyoruz. Sanıyorum doğal enerjiler, elektrik şirketlerinin işine gelmediği için kâfi miktarda özendirilmemektedir. Bu kadar bolluğa rağmen dünya sıralanmasında maalesef en sonlarda yer almaktayız.​( AB ülkeleri arasında Türkiye, yenilenebilir enerji üretiminde 14. Sıradadır.)

santralları; işçileri mağdur etmeden, en kısa zamanda ortadan nasıl kaldıracağımızı düşüneceğimize onları özelleştirmeye çalışıyoruz. Koyun can, kasap ise et derdinde.

İnsan istemeden düşünüyor: acaba şirketlerin menfaati insan hayatından, hatta dünyanın bekasından daha önemli mi diye?

Yayın Tarihi
25.11.2024
Bu makale 100 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Şirketlerin amacı kar etmektir. Devletin amacı ise önce toplum olmalıdır.

Sefa Erdal 25.11.2024

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!