DUAYEN

Kendi Enerjisini Üreten Kentler

Enerji artık yalnızca santrallerde değil, şehirlerin kalbinde üretilmek zorunda. Bugün kentlerimiz hızla büyüyor ama hâlâ tüketim odaklı düşünmeye devam ediyoruz. Oysa gelecek, kendi enerjisini üreten kentlerde saklı.

2053 hedefleri yalnızca binaları değil, kentsel planlamayı da kapsamalı. Artık “enerji verimli bina” kavramının ötesine geçip, “enerji üreten mahalle” anlayışını konuşmalıyız. Bir mahallenin çatılarında güneş panelleri, rüzgâr yönüne göre planlanmış sokakları, yağmur suyunu toplayan sistemleri olmalı. Her bina, yalnız bir tüketici değil, ağ içindeki bir üretici haline gelmeli. Enerji üreten mahalle fikri güneşin bol olduğu ülkemizde, her çatı aslında küçük bir enerji santralidir. Ancak bu potansiyel hâlâ kullanılmıyor. Oysa 10 bin konutluk bir yerleşimde, her daire 25 m²’lik GEP alanına sahip olsa, yaklaşık 25 megavatlık bir kurulu güç elde edilebilir. Bu küçük bir kasabanın tüm enerjisine eşittir. (Toplam GEP alanı~ 250 dönümlük bir arazi)

“Enerji artık uzak santrallerden değil, yerinde üretilmeli. Enerjiyi taşımak değil, üretildiği yerde kullanmak, işte kentlerin yeni aklı bu olmalı.”

Enerji üretimi mimariyi çirkinleştirmemeli aksine binanın karakterini oluşturmalı. Binaya entegre GEP, doğal havalandırma boşlukları, yeşillendirilmiş balkon ve teraslar, gölgelik sistemleri hem enerjiyi üretir hem de yapıya estetik bir bütünlük kazandırır. Artık teknoloji ile mimariyi ayrı düşünmek mümkün değil. Bir bina, yalnızca içinde yaşanacak değil, kendine yeten bir canlı organizma olmalı.

Türkiye’de fırsat penceresi Antalya, Konya, Eskişehir, Diyarbakır;  güneşlenme süresi yüksek kentlerimiz, bu dönüşümün öncüsü olabilir. Ancak hâlâ TOKİ projelerinde, belediye sitelerinde, üniversite kampüslerinde enerji üretim sistemleri yeterince yer almıyor. Yönetmeliklerle değil, tasarım kültürüyle bu değişimi başlatmalıyız. Enerji üreten bir kent, yalnızca elektriğini değil, umutlarını da üretir.

Üretken kentin ahlakı: kendi enerjisini üreten, doğaya yük olmayan, kendi dengesini kuran bir organizmadır. O kentte tüketim değil, paylaşım vardır; gösteriş değil, ölçü vardır. Binaların yalıtılması, gereksiz geniş pencerelerin yapılmaması, iyi cihetlendirme olmaz ise olmasıdır. Yoksa oğlum Süleyman’ ın dediği gibi tüm çabalar “delik kovaya su doldurmaya benzer”.

Bu günün şehirleri betonla yarışıyor, oysa yarının şehirleri güneşle anlaşmayı ve tasarruf etmeyi öğrenecek. “Gerçek kalkınma, gökdelenlerin değil, güneşin izinden ve korunmadan gitmektir.”

Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanımız Murat Kurum; yakın zamanda, TOKİ evlerinin elektrik enerjisini GEP’ lerle (güneş enerji panelleri) sağlanacağını söyledi. Buna rağmen; TV den

izlediğimiz kadar, TOKİ binalarının çatılarında GEP lerle ilgili hiç bir şey görmüyoruz. Acaba bu enerji tarlalar ve meralara kurulan GEP’ ler den mi karşılanacak?(duyumlar öyle). O zaman bu enerjileri kuran yükleniciler de enerjiyi halka satacaklar. Yine menfaat şebekeleri bu işten kârlı çıkacak. Meralar ve tarlalar yok olacakmış, kimin umurunda?

Buna bir eliyle yaparken diğer eliyle yıkmak denir.

Yayın Tarihi
15.11.2025
Bu makale 31 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!