Algı, duyusal organlardan aldığımız uyaranlarla çevremizi yorumlamayı mümkün kılan bilişsel süreçtir. Gerçek olayların algısı yaratıldığı gibi hayali olaylarla da algı yaratılabilir. Reklam ise algı yaratmanın bir aracıdır. Siyasiler bunu çok iyi başarırlar. Hiç olmamış şeyleri olmuş gibi allı ballı anlatarak insanları ikna etmeye çalışırlar. Bu bir nevi aldatmacadır da. AK Partinin bunu çok iyi becerdiğini itiraf etmeliyim.
6 Şubat depremi 11 ilimizde büyük hasarlara neden oldu. Araştırmalar yaklaşık 600 bin konutun yıkıldığını veya kullanılamaz hale geldiğini belirtiyor. Sayın Erdoğan bir yılda 600 bin konut yapılacağına söz vermişti. Şimdi, bir buçuk yılda 140 bin konut yapmakla övünüyor. Tabii bu az bir miktar değil ama asıl ihtiyaç 600 bin konut. İnsanlar hâlâ barakalarda, çadırlarda oturmaya devam ediyorlar. Bu hızla ihtiyacı karşılayabilmek için 6 yıl daha beklemek gerekiyor. İnsanoğlunun bir özelliği de alışılmışın dışında bir olay meydana geldiği zaman ona çözüm üretebilmesidir. At, araba ulaşıma yeterli olmayınca otomobili, treni, uçağı icat etmiştir. Bir terzi siparişleri iğne ile karşılayamayınca dikiş makinesini bulmuştur. Tost makinasından buzdolabına kadar tüm icatlar ihtiyaçlardan doğmuştur. Artan nüfus karşısında eloğlu prefabrike endüstriyel inşatları keşfetmiş. Çin’de 48 saat içinde 20 daireli bir binayı dikiveriyorlar. Rusya’da; Kazan şehrinde, onlarca bu tür beton prefabrike konut fabrikalarını görmüştüm.
Diğer bir sorun da yüklenici eliyle yaptırılan bu kadar çok inşaat için kalifiye işçi bulmaktır. Zaten inşatların dayanıksız olmalarının en büyük nedeni “kötü işçiliktir”. Kontrolsüzlük, yüklenicilerin bilgisizlikleri ve kötü alışkanlıkları felaketlerin oluşmasına neden olmuştur. Gün geçmiyor ki gazetelerde bir AKP’ li milletvekiline veya yandaşına ihale verildiğini okuyoruz. Maksat yüklenicileri (müteahhitleri) zengin etmek ise yapılan doğrudur. Ama sonuç olarak halk daha uzun zaman sefalet çekmeye devam edecektir. Maalesef bu yanlışlıklar ancak ikinci bir depremde meydana çıkacaktır. Hesapsız rast gele yapılan inşaatlar ise büyük altyapı sorunlarına ve ilerde telafi edilemez arazi kayıplarına da neden olacaktır.
Deprem bölgelerinde yeni imar planlarının yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Yapılmadı ise büyük bir eksiklik var demektir. Öncelikle yeni imar planlarının yapılması ve imar kanunu 18. Maddesinin (hamur kanunu) uygulanması gerekir. Burada maksat eski çözümlerde olduğu gibi herkese küçük parseller vermek değil, yaklaşık 1,5 ha. lık arazilerde müşterek mülkiyetli ekolojik mahallelerin yaratılması olmalıdır.
Bütün bunlar bilgi, çalışma ve iyi niyetli özveri ister. Bizim gibi “gelenekçi” insanlara bu pek olacak gibi gözükmüyor.