Egoizm, bireyin(bazen kurumların) kendi çıkarlarını, isteklerini ve ihtiyaçlarını diğerlerinin önüne koymasıdır. Felsefi, ahlaki ve psikolojik açılardan farklı şekillerde tanımlanabilir:
1. Felsefi Açıdan Egoizm
Ahlaki egoizm, kişinin veya kurumun yalnızca kendi çıkarlarını gözetmesinin ahlaki olarak doğru olduğunu savunur. Bu görüşe göre: İnsan, doğası gereği kendine yöneliktir. Başkalarına yardım etmek ancak bu kişinin kendi çıkarına hizmet ediyorsa anlamlıdır.
2. Psikolojik Egoizm
Bu görüşe göre de tüm insan davranışları özünde bencildir. Kişi, ne kadar özverili görünürse görünsün, aslında kendi haz, güvenlik veya onay ihtiyacını karşılamaya çalışır.
3. Günlük Dil ve Toplumsal Anlamda Egoizm
Günlük kullanımda egoizm, genellikle bencillik, başkalarını düşünmeme, empati eksikliği gibi olumsuz çağrışımlarla anılır.
Sadece kendi ihtiyaçlarını düşünen, başkalarının duygularını önemsemeyen, sürekli “ben” diyen bir kişi veya kurum için “egoist” denir.Narsisizm ise Egoizmin uç noktasıdır; kişinin veya kurumun kendine aşırı hayran olması ve başkalarını küçümsemesiyle tanımlanır.Egoizm, kişinin veya kurumun dünyayı sadece kendi gözünden görmesi ve her durumda kendi çıkarını öncelemesidir. Bu tutum bireysel hayatta avantaj sağlayabilir ama toplumsal ilişkilerde empati, dayanışma ve güveni zedeler.
“Antalya Müzesi” yeniden gündeme geldiği için bu kavramları hatırlamak ve hatırlatmak zorunda kaldım. Bu konuyu bir kaç bölümde irdelemek istiyorum.
• Arsa yönünden: Arsa Antalya’nın en güzel konumlarından bir yerinde bulunmaktadır. Bu yeri korumak doğru olacaktır. Ancak o parselin tamamen müzeye tahsis edilmesi gerek kullanım gerek estetik yönden büyük bir avantaj sağlayacaktır. Parselde bulunan Karayolları lojmanları; maalesef, buna engel olmaktadır. Müze kamusal bir kurumdur ve tüm şehri hatta ülkeyi ilgilendirmektedir. Faydası ise evrenseldir. Lojman ise her yerde olabilir. Karayollarının buna müsait çok geniş arazisi de vardır. Bir devlet kurumunun kaprisi ve egoizmi yüzünden bu sorunun çözülememesine şaşıyorum. Ehemimühime tercih etmek diye bir deyim var, neden buna uyulmaz?
• Proje yönünden: Müzenin projesi 1964 yılında bir yarışma ile seçilir. Yarışmayı Türkiye’nin en iyi mimarlarından olan Sami Sisa, Doğan Tekeli ve Metin Hepgüler üçlüsü kazanır. Maalesef mesleki kontrollük müelliflere verilmediği için inşaat istenen kalitede olmaz. Düz çatılar aktığı için kiremit yapılır. Yer ufak gelince müelliflere sormadan kendi imkânlarıyla çirkin ilaveler yapılır. O günkü beton kalitesi de inanılmaz derecede kötü idi. Bu şartlarda; deprem tehlikesi de göz önüne alındığında, binayı yıkıp yeniden yapmak daha makul gözüküyor. Bir müze binasını güçlendirmek ise oldukça riskli ve zor bir iş olduğunu söylemek gerekir. Zaten binanın korunacak bir hali de kalmamış. Her şeye rağmen müelliflerden hayatta kalan Doğan Tekeli’ ninfikrini ve izinini almak hem kanunen hem de etik olarak gerekir. Eski müzenin maketi yeni müzedesergilenebilir.
• Yeni projenin yapılması:Bu türlü projeler ya yarışmalarla yahut ta konusunda uzman mimarlardan teklif alınarak bir jüri tarafından belirlenir.Bizde ise Bakan; tanıdığı bir mimarı, projeyi bedava yapacağı için müellif olarak seçmiştir. Tam alaturka ve esnafça bir davranış. Tek tesellimiz, mimarın iyi bir mimar olması ve çok kötü bir proje çıkmayacağına olan kanaatimizdir.
• Uygulama: Mesleki kontrollük muhakkak müellife verilmelidir. Mümkünse inşaat iki etapta yapılmalıdır. Eski müze yeni müzeye taşındıktan sonra eski müze yıkılmalıdır. Böylece firelerden kurtulmuş olunur. Elektriğin çok kullanıldığı müzelerde güneş enerjisinden yararlanmak çok büyük bir fayda sağlayacaktır.
AKP bağnaz sanat anlayışıyla pek çok kamu yapısının çirkinleşmesine neden olmuştur. Ancak; bir türlü bitmeyen, İstanbul AKM (Tabanlıoğlu mimarlık), Resim ve heykel müzesi (mim. Emre Arolat), Ankara CSO ( Uygur Mimarlık) binalarını gerektiği gibi yaparak ülkeye evrensel sanat anlayışında güzel yapılar da kazandırmıştır.
Bayramınızı kutlar mutluluklar dilerim.
