Duyum, iç veya dış dünyadan gelen uyarıların beyne ulaşması, algı ise beyne ulaşan bu duyumlara anlam verilmesi, onların tanınması demektir.
Hayatımdaki üç olayla bunu anlatmak ve bana yaptığı etkiyi sizlerle paylaşmak istiyorum:
- İlkokuldayım. İkinci dünya savaşı henüz çıkmamış Almanya ile ilişkilerimiz iyi. Ankara’ da; sonradan Bonatz tarafından operaya çevrilen, Şevki Balmumcunun eseri olan sergi evi binasında “Alman mimari sergisi” açıldı. Salonlarda Faşist Almanya’nın “Güç mimarlığı” sitili binalarının maketleri ve projeleri sergileniyor. Nasıl gittiğimi hatırlamıyorum ama bu sergi hiç aklımdan çıkmaz. O bacak kadar boyumla hayranlıkla izlemiştim bu sergiyi.
- İstanbul’da Şişlide oturan annemin Hatice adında bir arkadaşı vardı. İstanbul’a gelince onları da ziyarete giderdik. Hatice hanımın iki oğlu da Güzel Sanatlar Akademisinde mimarlık tahsil ediyordu. Sanırım son sınıftaydılar ve diploma projesi hazırlıyorlardı. Ben, annemler dedikodu yaparken evi dolaşıp çalışma odasını bulmuştum. O paftaları nasıl bir hayranlıkla izlediğimi bu gün bile hatırlıyorum. Benim yok olduğumu gören annemler telaşla odaya girdiklerini de hiç unutmam. Çini mürekkebini paftalara dökmemden korkmuşlar, çünkü o zaman projeler çini mürekkebi ve tirlin ile çizilirdi.
- Galatasaray Lisesi 11. Sınıftayız. Notlar idareye verilmiş dersler boş geçiyor. Aynı zamanda keman da çalan Fransız edebiyatı hocamız Mr. Leroux “Gürültü etmemek şartı ile istediğiniz gibi vakit geçirebilirsiniz, ben arzu edenlere klasik müzik dinletmek istiyorum” dedi. Ben, Klasik müziği hem anlamıyor hem de sevmiyorum. Çünkü ailemizde öyle bir alışkanlık yok. Yalnız Klasik müziğin dünyaca beğenilen ve çok değerli bir şey olduğunu da biliyorum. Üç dört kişilik gruba ben de katılmaya karar verdim. Üstünde köpek resmi olan gramofonu, ortasında kırmızı etiketleri olan plakları dün gibi hatırlıyorum. Sanıyorum Bize Mozart çaldı. Aynı parçayı birkaç kere dinletti. O günden beri bir klasik müzik aşığıyım.
Mimarlık mesleğini seçmemde ve klasik müziği hala büyük bir zevkle dinlememde herhalde bu olayların çok etkisi var diye düşünüyorum. Sergilerin, konserlerin, müzelerin insan üzerinde yaptığı etki yadsınamaz. Hele çocukluk ve gençlik çağında beynin algılama gücü daha da güçlü oluyor. Derslerin dışında da öğrenecek çok şey var. Resim, müzik ve jimnastik derslerini ilkokullarda uygulamayarak büyük bir potansiyeli de ortadan kaldırmış olduğumuzun farkında değiliz.
