Geçen hafta Ahilikten söz etmiştik. Ahiliğin kurucusu olan Ahî Evren’den bahsetmemek ise ciddi bir eksiklik olurdu.
Ahî Evren; Pîr Ahî Evren Velî ya da tam adıyla Pîr Mahmud bin Ahmed Nasirüddin Ahî Evren bin Abbas Velî (1171 – 12 Nisan 1261),
13. yüzyılda yaşamış, Ahilik teşkilatının kurucularından ve debbağların (dericilerin) pîridir. Tarihî kişiliği, zamanla menkıbeler içinde kaybolmuş önemli bir şahsiyettir.
İran’ın Hoy kasabasında doğduğu kabul edilen Ahî Evren, çocukluk ve eğitim yıllarını Azerbaycan’da geçirmiş; ardından Horasan ve
Mâverâünnehir bölgelerinde dönemin önemli âlimlerinden dersler almıştır. 1203–1204 yıllarında Bağdat’a gelmiş, burada
Evhadüddin-i Kirmânî’nin tavsiyesiyle Abbasi Halifesi Nâsır Lidinillah’ın kurduğu Fütüvvet Teşkilâtı’na katılmıştır.
Anadolu’ya gelişi, Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in elçisi olarak Bağdat’a giden Mecdüddin İshak aracılığıyla olur. Muhyiddin İbnü’l-Arabî ve Evhadüddin-i Kirmânî ile birlikte Anadolu’ya gelen Ahî Evren, Kayseri’ye yerleşir ve burada Fütüvvet anlayışından esinlenen ilk Ahî teşkilatını kurar. Hayatının son on beş yılını Kırşehir’de geçiren Ahî Evren’in ölümüne dair farklı rivayetler vardır. Sultan Veled’in bir rubaisinde geçen ay tutulmasına dayanarak ölüm tarihi 12 Nisan 1261 olarak kabul edilmektedir. Anadolu'nun Moğol istilası sırasında Mevlana'nın müridi olan Moğol valisi Nurettin Caca Bey tarafından öldürüldüğü iddia edilir. “Peştamal kuşatma ritüeli” Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar; sülaleden olduğu iddia edilen, Kırşehirli Şıh Mahmut tarafından devam ettirilmiştir. (Ahi Evren - Mevlana çatışmasını ayrı bir “yazıda anlatmayı düşünüyorum)
Ahi Evran’a ait olduğu ileri sürülen 20’ye yakın Arapça ve Farsça eserden bahsedilmişse de bunların hemen hiçbirinin Ahi Evran’a ait olmadığını, önce bir sempozyumda sunulan bildiriyle ortaya koyan Hayri Kaplan, bilahare bu tespitlerini genişleterek zengin görseller ve itiraza mahal bırakmayacak delillerle Tahrif ve Tashih adlı hacimli bir kitap hâlinde yayımlamıştır (2021). Şu durumda, Prof. Mikail Bayram, Ahi Evran’ın hayatına dair hemen bütün çıkarımlarını ona ait olduğunu iddia ettiği eserlere dayandırdığı için Kaplan’ın Tahrif ve Tashih’i ortaya koymasıyla birlikte Ahi Evran’ın sadece eserleri değil; aldığı eğitim, hocaları, tasavvufî hayatı, evliliği, eczacılık ve tabiplikle ilişkisi, Anadolu’ya gelişi, Kirmanî’ye damat olması, Nasreddin Hoca’yla aynı kişi olması vb. dâhil diğer iddiaların hemen hepsi çürütülmüş durumdadır. Benzer itirazlar, Ahi Evran’ın hayatı ve eserlerine dair başka pek çok husus da dâhilolmak üzere Alireza Moghaddam’ın doktora tezinde de (2017) ifade edilmiştir. Yine de Ahiliğin ilk araştırmacılarından Prof. Neşet Çağatay hocayı ve hayatını bu işe vakfetmiş olan; 2024 yılında kaybettiğimiz, Prof. Mikail Bayram hocayı yok sayamayız.
Bir de isim meselesi vardır: Evren mi, Evran mı?
Fuat Köprülü, İrene Mélikoff ve Ahmet Yaşar Ocak gibi tarihçiler “Evren” adının Türkçe kökenli olduğunu belirtir. “Evran” okunuşunun sonradan yerleştiğini kabul eder. Ahi Evran okunuşu, Arapça yazıdan kaynaklanan bir telaffuz sapmasıdır. Asıl isimsel kök: Ahi Evren’dir ve Türkçedir.
Öyle veya böyle sonuçta; Ahî Evren, Türk toplumuna dürüst ticareti, emeğin onurunu ve ahlaklı yaşamı öğreten büyük bir önderdir.
Kaynakça: Vikipedi