Geçen hafta, yazarlarımızdan İbrahim Uysal’ın makalesinden Av. Gürkut Acar’ın vefat ettiğini öğrendim. Kendisiyle 77-80 yılları arasında rakip partilerden Belediye Meclis üyeliği yapmıştık. Kendisine Allahtan gani gani rahmet diliyorum.
İster istemez hatıralarım beni o günlere götürdü. Her gün birkaç kişinin öldürüldüğü, ekonominin berbat olduğu, siyasetin ayağa düştüğü karanlık ve karmaşık günlerdi o günler. Belediye meclisinde de sağ sol tartışmaları oluyor bazen kırıcı sözler ediliyordu. Selahattin Tonguç belediye başkanıydı. Devletçi zihniyetle biriketten inşaata kadar her şeyi belediye işçilerine yaptırmaya çalışıyorlardı. Biz de dilimiz döndüğünce bunun hem daha pahalı hem de daha kalitesiz olacağını anlatmaya çalışıyorduk. Genellikle avukatların laf gücü bizim teknik gücümüz karşısında daha baskınoluyordu. Ben o yıllarda 12 odalı “Motel Antalya”’yı işletiyorum. Piyasada gıda maddesi bulunmadığı için alışverişimizi zaman zaman belediye tanzim satışından yapıyorduk. Orada çalışan solcu gençler (O zamanlar Arnavutluk’un kominist lideri Enver Hoca çok revaçta idi) Ercan bey moteli elinizden alacağız diye şaka yollu takılıyorlardı. Nitekim bir müddet sonra işçilerimiz (bize en yakın olanlar dahil) kazan kaldırdı ve moteli elimizden almaya çalıştılar. Bana ve araya girmeye çalışan anneme saldırdılar. Emekli subay bir müşterimiz silah çekip havaya ateş ederek işçileri dağıttı da biz daha kötü durumlardan kurtulduk.
Roman gibi değil mi? Moteli nasıl ele geçireceklerdi, nasıl çalıştıracaklardı hâlâ aklım almıyor. Solcuların hayal gücü inanılır gibi değil.
Sonra, 12 Eylül 1980 de ihtilal oldu. Yine işkenceler, ölümler, baskılar. Bu günkü halimize bakıp “böylesini hiç görmedik” diyoruz ama hani eskiler de az değilmiş.