Boksta kullanılan bu tabir, toplumsal hayatımızda da sıklıkla kullanılır. Anlamı bir olayı, bir işi bir maksat için yaptığınızı söyleyip karşı tarafı buna inandırmak sonra tamamen ayrı bir maksadı gerçekleştirmektir. Bir işi normal, faydalı, masumane, hatta hayırlı gösterip, bunu halka inandırmak ve sonuçta halkı kandırıp soygun yapmaktır. Örnek olarak güzel bir öykü ile devam etmek istiyorum. Bir fabrikada atık samanların yok edilmesi temizlik yönünden çok faydalı bir iş olarak algılanmaktadır. Ahmet adlı bir işçi bu amaca yardımcı olmak için her akşam çıkarken bir dolu el arabası samanı fabrika dışına taşımaktadır. Bu iyiliği boşuna yapılmayacağını düşünen nizamiye bekçileri kaçak bir şey olmasın diye samanı her akşam didik didik ararlar ama bir şey bulamazlar. Hatta yönetim bu çevreci işçiye zahmetinden dolayı ödül bile verir. Zamanı gelince işçi de fabrika müdürü de emekli olurlar. Bir gün kahvede işçi ve müdür karşılaşırlar. Hoş sohbetten sonra müdür işçiye merakla sorar: Ahmet, her gün; temizlik için, bir araba samanı fabrika dışına götürürken bir şey kaçırıyor muydun? Diye. Ahmet safiyetle cevap verir: Sayın müdürüm inanın samanın içine saklayıp hiçbir şey çalmadım. Ama her akşam bir “el arabası” bende kalıyordu.
Fatih Altaylı’ nın Prof. Dr. Uğur Emek’ ile yaptığı röportajı okudunuz mu bilmiyorum. Okumadıysanız okumanızı şiddetle öneririm (Youtupe). Konu şu: EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) kısa bir süre önce 30 bin MW lık rüzgâr ve güneş enerjisi santrallarının yapımını ihale yapmadan; bir gecede, 129 milyon $ ‘a eş dosta dağıtmış ve 20 yıl da enerji alım garantisi verilmiş. İşi alanların hiç birisi bu konuda uzman olmadıkları için büyük paralar karşılığında işi başkalarına; tabii büyük kârlarla, devredecekleri söyleniyor. Türkiye’nin kurulu gücü ~110 bin MW. Bunun ancak %70 ini kullanıyoruz. Bu santrallar 2050 yılında kapatılacak termik santralların yerine geçeceği düşünülebilir. Ancak biz 20 yıl kullanmadığımız enerjiye para ödeyeceğiz. Prof. Dr. Sayın Uğur Emek; haklı olarak, bunun büyük bir vurgun olduğunu iddia ediyor.
Senelerdir Türkiye’nin enerji ve konut ihtiyacı için neler yapılabilir bunu araştırıyorum. Bu sorunun güneş panellerini; mimaride yapılacak ufak değişikliklerle, binaların çatılarına yaparak çözülebileceği kanısındayım. Çünkü uzak yerlerde arazilerde santral yapmanın iki mahsuru var: 1. Enerjiyi taşırken kayıplar meydana gelecektir. 2. Doğada yapılan bu suni plakalar görünüm kirliliği yaratmaktadır. Çatılara yapılan panellerin ise tek bir mahsuru var o da “yapımı istediğiniz yüklenicilere veremeyeceksiniz”! Şunu maalesef çok geç öğrendim: AKP yaptığı her işte, işin ideolojisi veya rasyonalitesi yerine yandaşlarının menfaatini kolladığıdır. “İhtiyaç” hiç önemli değil iş ne kadar büyük olursa menfaat da o kadar büyük oluyor. Tam bir yağma düzeni.