İnsanoğlu varoluşundan itibaren; inanılmaz doğa olayları karşısında, aczini görerek bir tanrıya inanmak mecburiyetinde kalmıştır. Bu tanrı bazen soyut bazen somut olmuştur. Genellikle insana benzeyen bir tanrı da olmuştur. Tanrı yaratan, ödüller veya cezalar veren, kurallar koyan, doğa olaylarını düzenleyen erişilmez bir güç olarak belirlenmiştir. 17. Asırda; aforoz edilip, kâfir ilan edilen Spinoza adında bir Amsterdam Yahudi’si Tanrıya yeni bir anlam vererek, özgürlük, bilim, etik ve demokrasi düşüncesinin temellerini atmıştır.
Aşağıda, onun modern dünyaya etkisini felsefi, bilimsel ve politik boyutlarıyla özetleyelim:
1. Spinoza, “Tanrı = Doğa” diyerek dinî otoritenin bilgi üzerindeki gücünü kırdı. Tanrı’yı doğanın düzeniyle özdeşleştirince, doğayı anlamak Tanrı’yı anlamak oldu. Bu, bilimi dinsel korkudan kurtardı: gök gürlemesi artık “Tanrı’nın gazabı” değil, fiziksel bir olaydı. Böylece modern bilimin laik temeli atıldı. Tractatus Theologico-Politicus adlı eseri, modern anlamda ifade özgürlüğünü ve devlet–din ayrımını savunan ilk kitaplardan biridir. “Düşüncenin özgürlüğü, barışın temelidir.” Bugün laiklik, bilimsel düşünce ve ifade özgürlüğü fikirlerinin arkasında Spinoza’nın bu sessiz devrimi yatar.
2. Zihin–beden birliğini; modern psikolojinin öncüsü Descartes, “zihin düşünür beden mekanik bir maddedir” diyerek birbirinden ayırmıştı. Spinoza bu ikiliği “Zihin ve beden aynı şeyin iki görünümüdür. ”diyerek reddetti. Bu görüş, psikosomatik (zihin–beden ilişkisi) düşüncenin başlangıcı oldu. Freud, Jung ve modern nörolojik düşünce, bu bütüncül insan anlayışını Spinoza’dan miras aldı.
3. Spinoza’ya göre evrende hiçbir şey “tesadüf” değildir: Her şey doğanın zorunlu yasalarıyla meydana gelir. Bu, modern bilimin en temel ilkesiyle aynıdır. Doğada neden–sonuç ilişkisi vardır. Mucize yoktur, doğa düzenlidir. Albert Einstein, Spinoza’ya hayrandı. Ona Tanrı’nın varlığı sorulduğunda şu yanıtı vermiştir: “Ben Spinoza’nın Tanrısına inanıyorum”. Doğanın düzeninde kendini gösteren Tanrı’ya” Einstein’ın “Tanrı zar atmaz” sözü, aslında Spinoza’nın doğa zorunluluğu anlayışının yansımasıdır.
4. Spinoza’nın Ethica (Etik) adlı eseri, modern ahlak felsefesinin en önemli kaynaklarından biridir. Orada “iyi” ve “kötü” Tanrı’nın emirleriyle değil, doğanın zorunlulukları ile açıklanır. Ahlak, dıştan gelen yasaklarla değil, içsel bilgiyle doğar. Gerçek erdem, tutkuların kölesi olmamak, doğayı anlamak ve doğayla uyum içinde yaşamaktır. Bu düşünce, insan-merkezli, rasyonel bir etikin temelini oluşturdu. “Özgür insan, hiçbir şeyi alaya almaz, hiçbir şeyden nefret etmez, hiçbir şeyden korkmaz — sadece anlar. ”Bu anlayış, modern psikolojide “duygusal olgunluk”, siyasette “hoşgörü”, ahlakta “özgür bilinç” kavramlarına dönüştü.
5. Spinoza’ya göre Devletin amacı insanları yönetmek değil, özgür kılmaktır. En iyi yönetim biçimi, insanların düşüncelerini korkmadan ifade edebildiği demokratik düzendir. Bu görüş, Aydınlanma Çağı filozoflarını (Locke, Rousseau, Kant, Voltaire) derinden etkiledi. Onun fikirlerinden doğrudan ilham alanlar şunlardır: Lessing ve Goethe (Almanya’da özgürlük düşüncesi), Diderot ve Bayle (Fransa’da ansiklopedist düşünce), Hegel ve Marx, onun “tözün kendinde hareketi” fikrini farklı biçimlerde sürdürdüler.
6. Nietzsche “Tanrı öldü” diyerek Spinoza’yı “kendime en yakın ruh” olarak tanımlar. Çünkü her ikisi de ahlakı dışsal yasadan değil, yaşamın içsel gücünden türetir. Spinoza’nın conatus (yaşama gücü) kavramı, Nietzsche’nin yaşam iradesi düşüncesine öncül olmuştur. Gilles Deleuze, Spinoza’yı “filozofların prensi” olarak adlandırır. Ona göre Spinoza, duyguların ve bedenin olumlu gücünü yeniden keşfetmiştir. “Spinoza, Tanrı’nın değil, yaşamın filozofudur.”
Sonuç olarak, Modernliğin sessiz kurucusu Spinoza, yaşadığı dönemde lanetlenmişti ama modern aklın vicdanı hâline geldi. Onun felsefesi sayesinde: Tanrı doğaya, ahlak bilgiye, özgürlük akla, insan doğanın bir parçasına dönüştü. “Her şey Tanrı’dadır, hiçbir şey ondan ayrı değildir.” fikri benimsendi.
İnsan yine de söylemeden edemiyor. Bu kadar karmaşık olan evren tanrı olabilir mi? Bence olamaz. Onu yaratan da daha somut bir şey olması gerekiyor. Bence o da Madde- Enerji ve ilahi bir programdır (hartdisc gibi). Tabii 17. Asırda bilgisayar olmadığı için Spinoza programlamayı, elektronik çipi (Chip), yapay zekâyı bilmiyordu. Bir gün bilim insanları muhakkak “ilahi programı” da çözecektir.
Kaynakça: chatGPT