Geçen gün evde bir paniktir gidiyor. Sebebi de cep telefonumu nereye koyduğumu unutmamdı. Bu başıma sıkça geliyordu ama kısa zamanda buluyorduk. En kolay yol da başka bir telefonla arayarak zili çaldırmak. Ama bu sefer telefonun şarjı bittiği için çaldıramadık. Bir kadın; sinir bozucu sesle, “ aradığınız kişiye ulaşılamıyor “ diye devamlı yanıt veriyor. Teknik danışmanımız torunuma “başka ne yapabileceğimizi” sorduk. Alaycı bir eda ile “dede biraz daha arayın” demez mi? Kendi kendime üzülmemem için telkinde bulunuyorum. Sonunda bir yeni telefon alabilirim. Pekiyi içindeki bilgiler ne olacak? Kimsenin telefonu kayıtlı değil. Bu arada arayanlar ne diyecek? Ben onları nasıl arayacağım? Yine sinirlerim bozuluyor. Bunlar o kadar önemli mi? Sağlığımı bozmaya değer mi? Ama elde değil işte. Allah dert verip derman aratmasın diye boşuna dememişler.
Tam ümit kesmişken, eşim tuvalette bir rafta telefonu buldu (bu günlerde tuvalet en çok uğradığımız yerlerden birisi olduğunu söylemeliyim). Nasıl sevindiğimi tahmin edemezsiniz. Sanki üstümden tonlarca yük kalktı. Hanım “bir kahve yap da içelim” deyivermişim.
Kendi kendime daha dikkatli olmaya karar verdim. Ama olmuyor işte. Arabanın anahtarını, gözlüğü, kol satini, terliklerin yerini, hele hele en yakınlarımın adını sıklıkla unutuyorum. Çocuklar birisiyle konuşurken aaaa oooo diye lafları uzatmaya başlayınca “Babam gene konuştuğu kişinin adını unuttu” diye dalga geçiyorlar. Geçen gün yine harıl harıl bir şeyler aradığımı gören eşim “Yine ne arıyorsun” diye bağırarak sordu (kulaklarımız iyi duymadığı için artık bağırarak konuşuyoruz birbirimizle). “Hanım hanım gençliğimi arıyorum gençliğimi… amma herhalde bulamayacağım” diye ben de bağırarak cevap verdim.