Agah Oktay Güner’i 8 Eylül Pazartesi günü kaybettiğimizi gazetelerden öğrendik. Allah gani gani rahmet eylesin. Kendisi davudi sesi ve mert duruşuyla insanların zihninde her zaman yaşayacaktır.
Agah bey ile bir vesile ile tanışmıştık. 1996 yılında Kültür Bakanlığı yaptığı yıllarda dinlenmek için Karpuzkaldıran kampına gelir, Lara otelde bize de uğrardı. Kendisiyle doyulmaz sohbetler yapardık. Bir ara, Bakanlıkta işiniz olursa beni arayın diye kartını da vermişti.
O yıl Antalya’da bir orkestra kurulduğunu öğrenmiş ve buna çok sevinmiştik. Ancak ne yazık ki Orkestra şefi olarak tayin edilen İnci Özdil Hanım bir sürü bahaneler yaratarak; tayin üzerinden aylar geçtiği halde, Antalya’ya gelmiyordu. Sanat sever dostlar toplanıp ne yapacağımızı düşünürken benim Agah beyin kartı aklıma geldi. Kendisine hemen telefon ettim ve derdimizi anlattım. Telefondan bir hafta sonra İnci ve ablası Sıdika hanımlar Antalya’ya geldiler.
İlk önce oda orkestrası sonra senfoni orkestrası kuruldu. İngiltere’de çok iyi müzik eğitimi almış olan İnci ve Sıdıka kardeşler yüksek performanslarıyla Antalya sanat yaşantısına yıllarca hizmet ettiler. İnci Hanımın ilk kadın Türk Orkestra şefi olması ayrı bir ilgi ve sempati sebebi oldu.
Özdil kardeşler bu telefondan hiç haberdar olmadılar ve Antalya’dan tayin oluncaya kadar hep kendileri ile dost kaldık. Ancak bu iki genç sanatkâr; Antalyalıların sevgilisi olacakları yerde, geçimsizlikleri yüzünden herkesle kavgalıydılar. Hocaları Gürel Aykal’la bile mahkemelik oldular. Gittikleri yerde ne yaptıklarını bilmiyorum ama “huylunun huyundan vaz geçmeyeceğinden de” eminim.