Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a sorduğu sorulardan en çok ilgimi çeken Manhattan’daki yurt konusu oldu. Bunun nedeni birkaç tane yurt binası projesi yapmam olabilir. Her bina işlevine göre şekillenir. İlk söylenecek şey arsanın bir yurt yapmaya uygun olmadığıdır. İkincisi de, Manhattan’ın New York’un; bir iş merkezi olması nedeniyle, en pahalı bölgesi olmasıdır. Bilindiği gibi, ticarete yönelik olmayan yurt gibi sosyal yapılarda, ekonomi ve fayda ön plana çıkar. Eğer böyle değilse, yaptıranlar ya işten hiç anlamıyorlar yahut harcadıkları para ceplerinden çıkmıyor demektir (Öyle olduğu anlaşılıyor). Bunu, işinize gitmek için ekonomik, kolay park edilebilen bir otomobil almak yerine damperli kamyon almaya benzetebilirsiniz.
Konu daha iyi anlaşılsın diye Finlandiyalı ünlü mimar Alvar Aalto’ nun yine Amerika’ da yaptığı bir yurt binasını örnek olarak vermek istiyorum. Bu bina gerek işlevi gerek estetiği bakımından dünya şaheserleri arasına girmiştir.
Türkiye’de vakıfların yurt yaptırmak sevdasının arkasında; sadece yardım değil, ideolojik unsurlar da yer almakta. Bunların canlı örneklerini yaşadık. Fetö ve diğer tarikat yurtlarının, Laik Türkiye Cumhuriyetini bir İslam devleti haline getirmek için tasarlanmış ideolojik kurumlar olduğuna şahit olduk. Maalesef, AKP bu konuda Fethullah Gülen ile ortak olmuştur. Ayrılmaları ve düşman olmaları ise “Rant” paylaşımından kaynaklandığını biliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız yirmi yılda Milli Eğitimde başarılı olmadıklarını söylerken (bence büyük adımlar atılmıştır) bunu ima etmektedir. Bizim gibiler ise yine bu sebepten eğitimin iyiye gitmediğini söylemekteyiz. New York’taki “Yurdun” da bu projenin bir parçası olduğundan hiç şüphe etmiyorum.
Tabii, herkes vakıf kurabilir. Tabii bu vakıflara herkes istediği kadar yardım yapabilir. Eğer şeffaf değillerse de ( kimler ne kadar yardım yaptı? ne kadar harcama yapıldı? Eğitim nasıl olacak?) eh bu kadar kusur “Kadı kızında bile olur”!