Geçen haftaki ve daha önceki yazılarımda genelde çok fosil yakıt emisyonlarının ülkemize ne kadar zarar verdiğini belirtmeye çalışmıştım. “Neden” başlıklı son yazımda da Muğla Akbelen mevkiinde köylülerle güvenlik kuvvetlerinin trajikomik bir şekilde nasıl çatıştıklarını anlatmıştım. Bu işin bir de; insanlığı tehdit eden, evrensel bir boyutu var. Uluslararası antlaşmalara imza koyan sayın hükümetimiz, maalesef kömür kullanımında ısrar etmektedir. Tabii bu; her zamanki gibi, kurnazca bir aldatmacadır. Toplum olarak bunun bilincine varmak ve sonuna kadar mücadele etmek zorundayız. Onun için tekrarlarım için lütfen kusuruma bakmayın.
“Dünya genelinde emisyon salınımı gerçekten ciddi bir sorun haline geldi. Emisyonlar, özellikle fosil yakıtların yanmasıyla ortaya çıkan karbondioksit gibi sera gazlarının atmosfere salınmasıyla artıyor. Bu durum iklim değişikliği ve çevresel bozulmalar gibi bir dizi olumsuz etkiye yol açıyor.
Emisyon salınımının ana kaynaklarından biri enerji üretimi ve tüketimidir. Sanayi tesisleri, taşıtlar, tarım ve evsel faaliyetler de önemli emisyon kaynaklarıdır. Bu emisyonların artması, küresel ısınma sürecini hızlandırıyor, deniz seviyelerinin yükselmesine, iklimin aşırı olaylarla daha sık karşılaşmasına ve doğal yaşam üzerinde olumsuz etkilere yol açıyor.
Bu sorunla mücadele etmek için uluslararası çabalar büyük önem taşıyor. Paris İklim Anlaşması gibi küresel anlaşmalar, ülkelerin emisyon azaltma hedeflerini belirlemesine ve sürdürülebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmasına öncülük ediyor. Teknolojik yenilikler, yeşil enerji çözümleri ve toplumsal bilinçlenme de bu mücadelede önemli rol oynuyor.
Ancak, halen emisyonların azaltılması konusunda daha fazla çaba gerekiyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde enerji ihtiyaçları artarken, bu ihtiyaçların sürdürülebilir yollarla karşılanması büyük önem taşıyor. İnsanlığın bu ortak sorunu çözmek için işbirliği içinde çalışması ve kararlılıkla hareket etmesi gerekiyor.2050 yılında dünyanın ne kadar ısınacağı konusu karmaşıktır. Çünkü küresel sıcaklık artışı birçok faktöre bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Ancak, mevcut eğilimler devam ederse ve sera gazı emisyonları kontrol altına alınmazsa, dünyada önemli bir ısınma potansiyeli bulunmaktadır.
İklim bilimciler, 21. yüzyılın sonuna kadar küresel ortalama sıcaklıkların 1.5 ila 4.5°C arasında artabileceğini öngörmektedir. Bu tahminler, ısınmanın ne kadar olacağını belirlemede çeşitli senaryoları içermektedir. Özellikle Paris İklim Anlaşması hedeflerine ulaşılması durumunda, ısınmanın en üst sınır olan 1.5°C'yi aşmadan sınırlı tutulabileceği düşünülmektedir. Ancak mevcut politika ve eylemlerle bu hedeflere ulaşmanın zorluğu göz önüne alındığında, 2050 yılında küresel sıcaklıkların 2°C veya daha fazla artabileceği senaryoları da dikkate alınmalıdır.
2050 yılındaki sıcaklık artışı, emisyonları azaltmaya yönelik politika ve teknolojik gelişmelerin nasıl ilerleyeceğine bağlı olarak büyük ölçüde değişebilir. Bu nedenle, uluslararası toplumun iklim değişikliği ile mücadelede kararlılıkla hareket etmesi ve sürdürülebilirlik için daha güçlü politikaların benimsenmesi gerekmektedir.” (chatgpt.com)
Bir güneş cenneti olan ülkemizde neden “Güneş enerji panelleri” yerine kömürde hâlâ ısrar ediliyor? Birkaç yandaş yükleniciyi korumak için mi?
Güneş panelli iki mahalle örneği vermek istiyorum: