Geçen hafta başında ANSİAD'ın düzenlediği küçük ama çok önemli bir toplantı oldu. Konuşmacı olarak Antalya Büyükşehir Belediyesi Kent Estetiği Başkanı Sayın Barış Soykam vardı. Sayın Soykam konusunu iyi bilen çalışkan bir şehircilik uzmanı. Bu fırsatı kaçırmamak için toplantıya koşarak katıldım.
Sayın Başkan "Balbey" gibi spesifik birkaç noktadaki faaliyetlerini anlattı ama büyük soruna; şehrin hesapsız kitapsız büyüyerek yaşanamaz hale gelmesine, bir çözüm üretildiğini söyleyemedi. Kentsel dönüşümün bir rant kapısı olduğunu, Çevre Bakanlığının hiçbir kritere uymadan katsayıları %50 artırarak şehri; altyapı hiç hesaba katılmadan, kalabalıklaştırdığını üzülerek anlattı. Bunların nasıl yapıldığını da hepimiz biliyoruz. Bu kabul edilemez bir yüz karası. Belediye Meclislerini cahillik ve bilgisizlikle suçlarken, merkezin yaptıklarına bir bakar mısınız. Böyle konularda elimizin kolumuzun bağlı olması insanı çok üzüyor. TBMM' i bu yanlışı muhakkak düzeltmelidir. Milletvekillerini bu konuda uyaralım. AYM' sine de gidilebilir.
Ben bu konuya çözüm üretmek için senelerdir uğraşıyorum. Yazıyor çiziyorum. Ama kimseye derdimi anlatamıyorum. Sayın Soykam'a bu konuyu anlatabilir ve Belediyeyi harekete geçirebiliriz diye düşünüyorum. Belki tekrar olacak ama düşüncemi bir kere daha anlatmak istiyorum: Kentsel dönüşüm şehir içinde ve parsel bazında yapılmamalıdır. Çünkü altyapı artmadan nüfusu artırmak şehirleri yaşanmaz hale getirmektedir. Kentsel dönüşümün finansmanı da şu şekilde çözülebilir: Şehir içinde yoğunluk 300-350 kişi hektarı geçmemelidir. Bu ~ 1,2 emsale tekabül eder. İlk önce mülk sahiplerine yerinde daireleri verilmelidir. Yükleniciye; pazarlık nedeniyle, emsal üstündeki daireleri şehir çevresinde oluşturulacak akıllı uydu kentlerde verilmelidir. Bu şekilde hem şehir aşırı yoğunlaşmayacak hem de çevrede modern güzel mahalleler meydana gelecektir. Mülkiyetin bina bazında değil ada bazında "müşterek mülkiyet şeklinde" çözümlenmesi hem mimariyi hem de yerleşimi büyük çapta rahatlatacaktır.
Bu inşaatlar yapılırken dikkat edilmesi gereken hususları bir kere daha tekrarlamak istiyorum:
Ekolojik "kentsel dönüşüm"
Akıllı uydu kentler şöyle olmalıdır:
Yoğunluğu 300 kişi/ha. olan 400-500 kişilik mahalleler, otoparklar yaşam alanları dışında, 10-12 mahalleye (~5 000 kişiye) bir anaokulu ve ilkokul, sağlık ocağı ve küçük bir AVM yapılmalıdır. Her mahalle için çocuk bahçesi, spor alanları, hobi olarak tarım imkânı, bol ağaç ve yeşillik bulunmalıdır. Yaşam alanları mümkünse güney ve doğuya bakmalı ve akıllı uydu kentlerin şehir merkezine bağlantısı kuvvetli olmalıdır.
Türkiye'nin konut ihtiyacı
Türkiye'de 2000 öncesi yapılan 30 milyon konutun; sağlam olmadıkları için, 1/5 nin yeniden yapılması gerekiyor. Bu miktar 6 milyon konut. 99 depreminde yıkılan ve hasarlı yapıların miktarı ~ 200 bin. Son şubat depreminde 11 ilimizde yıkılmış ve kullanılamaz konutların sayısı ise ~ 700 bin civarında. Her yıl nüfus artışından yapılması gereken konut sayısı da 250 bin (Son nüfus sayımında artışın binde 1,1 olduğu anlaşılmıştır (bu önceden çok daha fazlaydı). Bunları toplarsak sonucun 7 milyonu geçtiğini görürüz. TOKİ nin konut kapasitesi yılda ~ 60 bin civarında. Son depremde 850 bin konut hedef seçilse de ancak 46 bin konut teslim edilebilmiştir. Bu miktar küçümsenemez ama ihtiyacı karşılayacak durumda da değildir. Onun için Endüstriyel prefabrike inşaat sistemine geçmek zorunlu gözüküyor. İmar yönetmeliğindeki binalardaki konsol tamamen kaldırılmalı (deprem nedeniyle), su basman ve balkon şartları rasyonel bir çözüme ulaştırılmalıdır.
Maalesef yapılan binalar mimari ve şehircilik yönünden çok yeterli değildir. Yöresel ve alçak yapı yapacağız diye cumbalı 4-5 katlı binalarla sorunu çözemeyiz.
Türkiye'nin enerji ihtiyacı ve sorunu
2023 yılında elektrik üretimimizin, %36,3'ü kömürden, %21,4'ü doğal gazdan, %19,6'sı hidrolik enerjiden, %10,4'ü rüzgârdan, %5,7'si güneşten, %3,4'ü jeotermal enerjiden ve %3,2'si diğer kaynaklardan elde edilmiştir. Türkiye'nin yıllık enerji üretimi ~ 326 TWh. İnşası devam eden Akkuyu nükleer santralı ise ancak ihtiyacın %10 nu karşılayabilmektedir. Kömürde, doğal gazda, nükleerde dışa bağımlı olduğumuzu, termik ve gaz santralları ile çevreye zehir saçtığımızı da unutmamak lazım. Hâlbuki Türkiye bir güneş cenneti. Özellikle Güney Anadolu güneş enerji verimi çok yüksek olan bir bölge. Bildiğim kadarı ile Almanya ve Japonya; bizim yarımız kadar güneşe sahip oldukları halde, güneş enerji panellerini zorunlu kıldılar. ~ 20 m² güneş paneli ortalama bir konutun enerji ihtiyacını karşılıyor. Eğer konut mimarisinde bunu sağlayabilirsek, enerjiden %25 tasarruf etmiş olacağız. Çünkü konutlarda harcanan enerji, tüm enerji üretimimizin ~1/4 ne eşit. Bu iki buçuk misli Akkuyu nükleer santralı demektir. Hazır inşaatlar yapılırken bu fırsatı kaçırmamamız lazım. Teşvikler verilirse bunun daha fazlasını da üretmek mümkündür. Alanlara yapılan panellerde, hem taşıma nedeniyle pertler olacak hem de; çok fazla olmayan arazinin (fay hatları, ormanlar, tarım alanlar, meralar, sel yatakları... nedeniyle), israfına sebep olacaktır. Maliyete gelince; şimdilik, güneş panellerinin en ucuz olduğunu görüyoruz. Güneş panelleri 36$ - Rüzgâr 38$ - nükleer 108$- termik 167$ (MWh 'a göre).