İnsan hayatı genellikle rutin bir tempo içinde devam edip gider. Arada sırada meydana gelen sıra dışı olaylar bizleri, alışmadığımız bazı kararlar almamıza zorunlu kılar. İşte o zaman akıllı karar verip vermediğimiz meydana çıkar. Çoğu zaman bu olaylar karşısında afallar acele ile yanlış kararlar veririz ve bunun bedelini ağır öderiz. Akıllı karar vermek bir yetenek olduğu kadar, eğitim, deney ve görgüye de bağlıdır. Türklerin; biraz göçebe kültürleri gereği, pragmatik karar verdikleri uzun vadeli plan ve organizasyonlar yapmadıkları bilinen bir gerçektir. Her ne kadar hamasi duygularla başarılarımızı abartarak anlatsak da örnekler bunun böyle olduğunu gösteriyor. Çok küçük bir örnek vermek istiyorum: 1871 yılında Chicago şehrinde üç gün devam eden büyük bir yangın çıkar. Bu zaman içinde çoğu ahşap olan binalar yanıp kül olur. Üç yüzün üzerinde insan hayatını kaybeder. Amerikalılar ahşap bina yerine çelik bina yapmaya karar verirler. Bu çözüm yangını önlediği gibi yüksek katlı bina yapmak olanağını da sağlar. Bu tarz asansörün icat edilmesine de vesile olur. İstanbul’u biraz tanıyanlar bilir. İstanbul tarih boyunca büyük yangınlar geçirmiş, koca mahalleler kül olmuş yüzlerce can kaybedilmiştir. Bunların bazıları şu yangınlardır: Balgat yangını (1721), Cibali yangını (1833), Hocapaşa yangını (1865), Beyoğlu yangını (1870), Aksaray yangını (1911)….Bütün bu yangınlardan sonra ne yollar genişletilmiş, ne ahşap yerine yanmayan bir malzeme seçilmiş ne de itfaiye (Tulumbacı) teşkilatı geliştirilmiştir. Yapılan tek şey Padişahın bir fermanına uymak olmuş. O da bahçelerde patlıcan kızartması yapılmasının yasaklanması.
Bazen bize fayda sağlayan ufak, safça sahtekârlıklarımız olur. Sahtekârlıktan verilen para cezası veya birkaç sene hapisle paçayı kurtarırsınız. Örneğin sahte içki yapmak, deniz kumuyla inşaat yapmak masum bir sahtekârlıktır. Keyif için havaya sıkmak da, dere yatağına inşaat yapmakta öyle………Herkes bilir ki bunların sonucu insanların kitle halinde ölümüne sebep olur. Aslında bu bilerek bir katliamdır. Son 99 depremi bir facia idi. Suç sadece insan hatasıdır. Kaç kişi ceza aldı, tedbir alındı mı? Aynı nedenle İzmir depremi oldu. Yakında İstanbul depremi olacak. Kurtarma ekiplerimiz destanlar yaratacak onlarla gurur duyacağız. Sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır. Akıllıca davrandığımızı kim söyleyebilir? Metot ve organizasyon var mı?
İşi çok uzatmadan son iki örnekle yazımı bitireceğim.
- Avrupa Birliğine girmeye karar vermekle doğru bir iş yaptık. En etkili ağızdan bunu duymaktan gerçekten çok mutlu olduk. Sütü uzun zaman dışarda bırakırsanız süt kesilir sonra bu sütle yoğurt yapamazsınız. Onun gibi AB’ye ağzınıza geleni söyleyeceksiniz, AİH karalarını dinlemeyeceksiniz, Hukuk, ekonomi kriterlerini uygulamayacaksınız sonra AB’ye girmek istiyoruz diyeceksiniz. Akıllı bir insanın yapacağı iş mi bu? Demirtaş davasını sokaktaki adam anladı da koca yöneticiler anlayamadı. AİH mahkemesi Demirtaş’ın suçuyla ilgili bir karar vermedi. Mahkeme adamın üç yıldır; bir mahkeme kararı olmadan, hapiste tutulmasının insan hakları ihlali olduğunu söyledi. Akıl bunun neresinde?
- Biliyorsunuz, Merkez Bankası Ankara’dan İstanbul’a taşınıyor. Gazetelerden, Urartu sitilinde 350 metre yükseklinde Avrupa’nın en yüksek binasının Ataşehir’de yapılacağını okuduk. Bu konuyu daha önce yazmıştım tekrar edeceğim. Medeni ülkelerde böyle önemli yapılar yarışmalarla yapılır. Zevki ve estetik anlayışı çok tartışma götürecek bir kişinin arzusuna kalmış saray mimarlığının çok eskilerde kaldığı kanısındayım. Bu yapı sade yüksekliği ile değil, aynı zamanda akıl eksikliği ve çirkinliği ile de dünyada anılacaktır.