GERONTOLOJİK BAKIŞ

Yaşlılık ve Sosyal Dönüşüm

Dönüşüm, son zamanlar sık sık “kentsel dönüşüm” kavramıyla birlikte anılmaktadır. Bunun anlamı nedir diye sokaktaki vatandaşa soracak olsak, – ki sormuyoruz – herhalde eski binaların yıkılması olarak tanımlayacaktır. Haksız sayılmaz, çünkü içinde yaşamaktansa yıkılmasında daha fazla anlam olan binalar büyük şehirlerimizin hepsinde vardır. Bu binalarda, onlar kadar eski hayatlar da yaşamaktadır. Biz onlara eski yerine “yaşlı” diyoruz. Bazı dillerde eski ve yaşlı kelimeleri aynı kelimeyle ifade edilir. Cümlenin gelişinden yaşlı mı, yoksa eski mi demek istendiği anlaşılır. Biz de bazen yaşlılara “eski toprak” deriz.  Kentsel dönüşümde eksi topraklı binaları yıkıp, yerine yeni topraktan binalar inşa ediyoruz. Böylece kentin eski dokusunu yenisi ile değiştiriyoruz.

Bu örnekten, dönüşümün kolayca tanımlanabileceğini, ama bunun için başka bir kavramın yardımına ihtiyaç duyulduğunu gördük: yapı! Dönüşüm demek yapının değişimi demektir. Kentsel dönüşümden daha önemli bir dönüşüm, sosyal dönüşümdür. Sosyal dönüşüm, sosyal yapının değişimidir. Sosyal yapı ise toplumsal yaşamın (göreceli) sağlam düzeninin değişimi demektir. Kentsel dönüşüm kolaydır, ama sosyal dönüşüm sancılı ve zor bir değişimdir. Bu açıdan bakıldığında, toplum bir düzendir. Sosyal dönüşüm, toplum düzeninin değişimidir. 

Yaşlılıkla bunun alakası nedir? Yaşlılık, genellikle yaş ile tanımladığımız, ama yaş ile pek fazla ilişkisi olmayan bir yaşam dönemidir. Nüfus istatistiklerinde 65 yaşında başladığı kabul edilen bu yaşam dönemine girmiş olanların sayısı ve oranı hızla yükselmektedir. Gerontologlar ise yaşlılığın daha erken yaşta başladığını kabul eder. Onlara göre yaşlılık 60 yaşında başlar. Bunun için, burada detayına girmeyeceğim bir dizi gerekçeleri vardır. Biz, ister 60 ister 65 yaşında başladığını kabul edelim, her ikisinde de yaşlılığın toplumumuzun geleceğini belirleyecek olan temel faktörlerden biri olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü düzen olduğunu ifade etiğim toplumun taşlarını temelinden oynatmaktadır. Sosyal yaşamın yapısı, yaşlılık olgusuyla değişmektedir.

Defalarca denenmesine rağmen geri dönüştürülmesi mümkün olmayan toplumsal yaşlanmanın sadece nüfusun yaşlanması olmadığını kavramak gerekir. Ancak o zaman yaşlılık ve sosyal dönüşüm arasındaki bağlantılar belirgin hale gelmektedir. Nüfusumuzun yaşa bağlı yapısında 2000’li yılların başından beri gözlemlenen dönüşüm, yani nüfusun yaşlanması, sosyal dönüşüm ve yaşlılık arasındaki bağlantıları kavramak için bir çıkış noktasıdır veya bir vesiledir. Ama yaşlılığın yapısal dönüşümünden söz ediyorsak, o zaman kafamızı kaldırıp bu çıkış noktasının ötesine bakmak, onun toplum ve insan için anlamlarını anlamak gerekiyor. Bunun hukuk, örf ve adetler, ahlak ve din, ama aynı zamanda alışkanlıklar, önyargılar, kalıplaşmış düşünceler, saygı ve dışlama, kuşaklar arası ilişkiler, sağlık ve hastalık, destek, yardım ve bakım gibi pek çok boyutu vardır.  Bütün bunları “sosyal dönüşüm” kavramıyla tanımlayabilir ve yaşlılığın sosyal yaşamın yapısındaki değişimlerle olan bağlantılarını görebiliriz.

Niçin bunu görmeliyiz? Rasyonel ve sübjektif ilgilerle alakalı olan bu meselenin insanlık tarihi boyunca her dönemde insanların ilgisini çeken bir olgu olduğunu tarihsel-gerontolojik araştırmalardan biliyoruz. İnsanlar eskiden de uzun bir yaşam sürdürebiliyordu. Uzun ömürlü insanlar bizim çağımızın bir özelliği değildir. İnsanın potansiyel yaşam süresi son on bin yılda pek değişmedi. Değişen sadece insanda mevcut olan bu potansiyelden bugün daha çok insanın yararlanabilmesidir. 1900’lü yılların başlarında Avrupa’da ortalama yaşam süresi 40 yıldan kısa idi. İstatistikçi diliyle söylersek, insanların yüzde 68’i aşağı yukarı 40 yaşlarında hayata veda ediyordu. Türkiye’de doğan bir çocuğun erkekse ortalama yaşam beklentisi 76 yıl, kız ise 81 yıldır. Ancak bu sadece doğumdaki yaşam beklentisidir. Zamanla değişen yaşam koşulları, tabii ki yaşam süresinin uzamasına etki ederek, başlangıçta beklenen ortalama yaşam süresinin de uzamasına yol açıyor. Dolayısıyla bugünkü yaşlılar, doğdukları dönemdeki beklenen ortalama yaştan daha uzun yaşıyorlar. Bu yüzden toplumsal yaşlanmayı önleyemeyiz. Bu yüzden onun sosyal yaşamın yapısal niteliklerine yaptığı etkileri görmeliyiz. Ama bu duruma, bireysel bilinç ve gerontolojik bakış ve bakım açısından önce hazırlıklı olmalıyız…

 

Yayın Tarihi
02.06.2021
Bu makale 1348 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!