2 Eylül 2023 tarihinde Hürriyet com.tr’de yayınlanan “İlber Hoca haklı mı?” başlıklı Sayın Osman Müftüoğlu’nun makalesi dikkatimi çekti. Müftüoğlu, İlber Ortaylı’nın mutluluk üzerine görüşlerini ele alıyordu.
“Mutlu olmak diye bir şey yoktur. Mutlu olursun ya da olmazsın. Veya mutlu olursun, ama mutlu olduğunun farkına varmazsın” diyen Ortaylı’ya Müftüoğlu’nun cevabı şöyle: "Mutluluk mu huzur mu önemli? Bilelim ki mutluluk AN, huzur ise ZAMAN'dır ve yine bilelim ki, bize hayatımızın her döneminde ikisi de lazımdır. Mutluluk yakalanabilirse eğer, insanı adeta kanatlandıran ve uçuran kısacık bir AN'dır. Huzur ise, sadece emekle, inançla, sevgiyle, maneviyatla, olgunlaşmak, ruhu kavramak, farkındalık ve ruhta olmakla demirlenebilen muazzam ve sakin bir zamansal limandır".
Ben de mutluluk ve huzur hakkında görüşlerimi ortaya koyarak, bu tartışmaya biraz katkı sağlamak istiyorum. Mutluluk ve huzur, herkesin sahip olmak istediği ve herkesin bildiği kavramlardır. Buna rağmen kişiden kişiye farklı anlamları ifade etmektedirler. Dolayısıyla mutluluk ve huzur hakkındaki görüşlerime katılmanızı beklemiyorum. Daha ziyade kendi mutluluk ve huzur kavramlarınızla daha yakından ilgilenmenizi teşvik etmek istiyorum. Kanımca, buna çoğumuzun ihtiyacı var.
Mutluluk, genellikle kişisel tatmin, iç huzuru ve olumlu duyguların bir kombinasyonu olarak karşımıza çıkıyor. Bana göre mutluluğun bazı temel özellikleri şunlardır: Mutlu insanlar pozitif duygular yaşar. Örneğin sevinç, neşe, minnettarlık, coşku ve sevgi gibi hisler, mutluluğun işaretleridir. İnsanın kendi yaşamını olumlu şekilde değerlendirmesi ile ilişkilidir. Mutlu bir insan, hayatından genel olarak memnundur, hedefler ve değerleri doğrultusunda bir yaşam sürdüğüne inanmaktadır. Mutlu insanlar aynı zamanda genellikle huzurludur.
Mutluluk ve huzur aynı şeyler değilseler de, birbiriyle ilişkilidir. Mutlu insanlarda stres, kaygı, rahatsızlık duyguları azalmıştır; kendilerini genellikle sakin ve dengeli hissederler. Yaşamın anlamını bulma ve bir amaca sahip olma ile de bağlantılı olan mutluluk, bir insanın hayatta neyi önemsediğini ve bu değerlere uygun şekilde yaşadığını hissetmesine katkı sağlar. İnsanlar genellikle aileleri, arkadaşları ve toplumları ile güçlü sosyal bağlar kurunca daha mutlu olurlar. Sosyal destek ve ilişkiler, mutluluğun önemli bileşenleridir.
Mutluluk, olumsuz düşüncelerle ve/veya eleştirilerle savaşmak yerine, insanın kendini olduğu gibi kabul etmesini de içerir. Kendisiyle barışık olan insanlar genellikle daha mutludurlar. Unutulmaması gereken önemli bir nokta ise, mutluluğun (Müftüoğlu’nun dediği gibi) sürekli bir durum olmadığıdır. Herkes zaman zaman mutsuzluk, endişe, üzüntü hislerine kapılır. Yani mutluluk, yaşamın değişkenliği ve karmaşıklığı içinde dalgalanabilir. Ancak yaşamın bir amacı ve değeri olduğunu hissetmek, pozitif ilişkiler kurmak ve kişisel tatmin sağlamak için, çalışma ve çaba sarf etmekle de mutluluğumuz artabilir.
Huzur, genellikle mutluluk gibi içsel bir durumdur ve kişinin içsel sakinlik, dinginlik ve rahatlama durumunu ifade eder. Kişinin zihinsel, duygusal ve fiziksel olarak kendini “anlık olmayan” (Müftüoğlu) rahat ve dengede hissettiği bir durumdur. Huzurun da bazı temel özellikleri vardır: Huzurlu insan, kendini zihinsel olarak dingin ve rahat, günlük yaşamın zorluk ve baskılardan uzaklaşmış hisseder. Olumsuz duyguların yerini pozitif veya nötr duygular alır. Bazı kişiler için huzur, doğada olmak ve “AN”’ın (Müftüoğlu) tadını çıkarmakla da ilişkilidir.
Doğada yürüyüş veya meditasyon yapmak veya sevdiği insanlarla zaman geçirmek, huzur hissini artırabilir. Huzur da (mutluluk gibi) kişiden kişiye değişebilir ve herkes için farklı şeyleri ifade edebilir. Yani ”huzur şudur” diyemeyiz. Huzur, kimimiz için sessiz bir kitap okumak iken, bir başkası için müzik dinlemek veya sanatsal bir etkinlikle uğraşmak olabilir. Kişisel tercihler, yaşam tarzı ve değerlerle de yakından ilişkilidir. Huzurun yolunu herkes kendisi bulmalıdır.
Ancak değerli hocamız Ortaylı'nın önce "Mutlu olmak diye bir şey yoktur" ifadesinin ardından "Mutlu olursun ya da olmazsın. Veya mutlu olursun, ama mutlu olduğunun farkına varmazsın" ifadesi arasında bir çelişki vardır. İlk ifade, mutluluğun varlığını reddederken, ikincisi mutluluğun varlığını kabul etmektedir.
Müftüoğlu’na göre, Ortaylı daha sonra diyor ki: "Bir insanın 70 yaşındaki mutluluk hissiyle, 20 yaşındaki mutluluk hissi de aynı değildir.” İlber Ortaylı, yaşın mutluluk deneyimini etkileyebileceğini, yaş ilerledikçe mutluluk algısının da değişebileceğini vurgulamaktadır. Bu durum, birçok uzman tarafından da desteklenir. Gerçekten de, yaşam boyu mutluluk algılarımız değişebilir ve yaşla birlikte farklı bir perspektif kazanabilir. Yaş ilerledikçe, kişiler daha fazla yaşam deneyimi edinirler. Bu deneyimler, insanların perspektiflerini değiştirebilir ve daha fazla bilgelik kazanmalarına yardımcı olabilir. Yaşamın farklı dönemlerinde insanların öncelikleri de değişebilir. Genç yaşlarda kariyer ve aile kurma ön planda olabilirken, yaş ilerledikçe daha fazla kişisel gelişim, rahatlama ve aileyle kaliteli zaman geçirme gibi faktörler öncelik kazanabilir.
Sağlık, her yaşta mutluluğu etkileyen önemli bir faktördür. Yaş ilerledikçe sağlık durumu değişebilir ve bu, kişinin mutluluk algısını da etkileyebilir. Yaşın ilerlemesi, kişisel gelişmeyi ve içsel dinginliği teşvik edebilir. Bu durum mutluluk hissini artırabilir. Bu nedenle, yaş, insanların mutluluk algısını etkilemektedir. Ancak bu, yaşlı insanların mutsuz olduğu anlamına gelmez. Her yaşın kendine özgü mutluluk ve zorlukları vardır ve yaşlılık dönemi de birçok insan için huzur, memnuniyet ve mutlulukla dolu olabilir. Mutluluk, yaşamın farklı dönemlerinde, farklı şekillerde ifade edilebilir ve yaşla birlikte değişebilir.
Mutluluk mu, huzur mu daha önemli? Müftüoğlu bu karşılaştırmayı yapıyor ve huzurun daha önemli olduğu sonucuna varıyor. Benim buna itirazım olacak: Mutluluk ve huzur, her ikisi de insan yaşamında önemli kavramlar olmakla birlikte, hangisinin daha önemli olduğu kişisel tercihlere ve değerlere bağlı olarak değişebilir. İki kavram da kişisel refahın bir parçası olarak değerlendirilir, ancak farklı anlamlara gelirler.
Mutluluk, genellikle pozitif duyguları, coşkuyu ve sevinci içerir. Kişi mutlu olduğunda, yaşamın keyifli olduğunu hisseder. Mutluluk, kısa vadeli ve dönemsel bir durum olabilir ve bazen kişisel hedeflerin, isteklerin veya anlık deneyimlerin sonucu olarak ortaya çıkabilir.
Huzur ise içsel bir dinginlik, sakinlik ve rahatlama hali olarak tanımlanır. Huzur, stresin azaldığı veya ortadan kalktığı bir durumu ifade eder ve daha çok uzun vadeli bir durumu yansıtabilir. Kişinin içsel dengeyi bulduğu, yaşamın olumsuz etkenlerinden etkilenmediği bir durumu ifade edebilir.
Hangisinin daha önemli olduğu kişinin yaşam değerlerine, önceliklerine ve koşullarına bağlıdır. Bazı insanlar mutluluğu daha önemli bulurken, diğerleri huzuru tercih edebilir. Örneğin, bir kişi için mutluluk, sosyal etkileşimler, eğlence ve heyecanla bağlantılı olabilirken, bir başkası için huzur, sakinlik, içsel denge ve rahatlama sağlayan bir öncelik olabilir.
Mutluluk ve huzur, aynı terazide tartılamaz. Belirttiğim gibi farklı şeylerdir, ama birbiriyle bağlantılıdır. Uzun vadeli yaşam tatmini için, hem mutluluk, hem de huzurun denge içinde olması önemlidir. Bir kişi sadece mutlu olmak için, sürekli olarak çaba sarf ederse, bu uzun vadede içsel dengesizliklere yol açacaktır. Sadece huzurun peşinde koşarsa, potansiyel deneyimlerden mahrum kalabilir. İnsanlar hem mutluluğu, hem de huzuru dengelemeye çalışmalıdır. O zaman yaşamın tadını da çıkarabilirler. Böyle buyuruyor Gerontoloji; bizden söylemesi…