DUAYEN

Türk Rönesans’ı (II)    

Osmanlının Rönesans’ı yaşamak şansı yoktu. Çünkü Osmanlı ne Yunanlı ne de İslam filozofları ile ilgilenmişti. Dante, Cervantes gibi yazarlara hiç sahip olmadı. Halk kulluktan bir türlü kurtulamadı. Mülkiyetin olmaması ve provisyonist ekonomi tarzı esnafın zenginleşmesini önledi ve bir burjuva sınıfı doğmadı. Yeni kıtaların ve ticaret yollarının keşfi Osmanlıyı fakirleştirdi. Tiyatro kültürü hiç gelişmedi. Din baskısı hiç azalmadı aksine artarak çoğaldı. Bunun en büyük nedeni de eğitim sistemindeki bozukluktur. Medreseler, ağırlıkla sadece din öğretilen okullardı. Kısaca Osmanlı insanı aklı değil inançları ön planda tuttu. Bilim ve sanat gelişmedi. Kullanılan dilin halk tarafından anlaşılamaması, matbaanın çok geç kullanılmaya başlaması Aydınlanmayı büyük çapta engelledi. Özet olarak; geçen haftaki yazımda belirttiğim, Rönesans ilkelerinin hiç biri Osmanlıda yoktu.

1923 de Cumhuriyetin kurulmasıyla Atatürk; Rönesans diyebileceğimiz, bir sürü devrimler yaptı. Zaten bunu şu cümlesi ile de ifade etmişti: “Cumhuriyet sadece yurdun düşmandan kurtulması değil aynı zamanda bir medeniyet değişikliğidir de.” 

Rönesans diyebileceğimiz olaylar:

  • Cumhuriyetin ilanı
  • Hayatta en hakiki mürşit ilimdir sözü
  • Tekke ve zaviyelerin kapatılması
  • Medreselerin kaldırılması ve tek tip modern eğitime geçilmesi.
  • Halkın kulluktan kurtulması ve bireyin önem kazanması.
  • Kadınlara eşit haklar tanınması.
  • Dini hukuk sisteminin değişerek modernleşmesi. (medeni kanun, ceza kanunu vs.)
  • Üniversitelerin kurulması.
  • Almanya’dan kaçan Yahudi bilim ve sanat adamlarına Türkiye’de görev verilmesi.
  • Diyanet Başkanlığının kurulması. Bence, burada Atatürk bir din reformu yapmak istiyordu.
  • Latin harflerinin kabulünün, batı medeniyetine geçişin en önemli kararı olduğunu düşünüyorum.

Alaturka müzik, kıyafet yasağı gibi bazı kararların yanlış olduğunu sanıyorum. Cahil halkın kısa bir zaman içinde alışkanlıklarından vaz geçmesinin çok zor olduğu bilinen bir şeydir.  Atatürk; bu değişiklikler için, belki de çok zamanı olmadığını düşünmüş olabilir.

Bütün bunlar Osmanlı elitleri tarafından Tanzimat’tan beri tartışılsa bile halkın bundan çok haberi olduğu söylenemez. Cumhuriyet reformları hep emirle yapılmıştır. Başka türlüsü de mümkün değildi. Çünkü Cumhuriyet İmparatorluğun devamı idi ve Rönesans’ı oluşturacak hiç bir emare gözükmüyordu. Üstelik harpten yeni çıkmış fakir bir ülkede, Avrupa’da gerçekleşen Rönesans’ı; aradan dört asır geçtikten sonra, yapmaya çalışmanın ne kadar zor olduğu açıkça gözüküyor. Bunu ancak Atatürk gibi dahi bir insan yapabilirdi ve de öyle oldu.

Bu eksiklikliklerin bir gün patlayacağı muhakkaktı. Yüz yıl sonra, bu gün bunu yaşıyoruz.

Yayın Tarihi
12.11.2022
Bu makale 387 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!