DUAYEN

Kırk Satır mı? Kırk Katır mı?

Seçimler yaklaşıyor. İnsanlar tercihlerini yapacaklar. Rejim tartışmaları yine gündeme gelecek.  Özel sektörcü ( liberal) sistemle, devletçi  (sosyalist) sistem arasında bir yarışma olacak gibi gözüküyor. Hiç bunlara aldırış etmeden sadece liderlere duyulan sempati üzerinden oy verecek pek çok seçmen de var. Bence bu kesim çok haksız da değil. Çünkü rejimin adı ne olursa olsun partiyi yönetenlerin karakterleri belli ediyor. Bunu şu matematik formülle ifade edebiliriz: hırsızlık x ( liberal sistem)= hırsızlık x (sosyalist sistem) . Yani şunu demek istiyorum: eğer yöneticiler ahlaksız ve hırsız ise, rejimin adı ne olursa olsun sonuç değişmiyor. İnsanlar bir yolunu bulup soygun yapmayı başarıyorlar.
Hırsızlar bence dünyanın en akıllı insanlarıdır. Biliyorsunuz, bilim insanları piramitlerin sırlarını bulup ana hücreyi keşfettikleri zaman hücrelerin çoktan hırsızlar tarafından soyulmuş olduğunu görmüşlerdir.  Dünyada dâhice tasarlanmış nice banka soygunları vardır. Hırsızlar sadece para çalmakla kalmazlar zekâları ile halkın gönlünü de kazanmasını bilirler. Bunu, çaldıkları paranın bir kısmını halka dağıtarak veya arada sırada faydalı işler yaparak başarırlar. “ Çalıyorlar ama iş de yapıyorlar”  diyen halkın hırsızları gönüllü olarak iş başına getirebildiklerine çok kere tanık olduk.  Eskiden de eşkıyalar zenginden çalıp, bir kısmını fakirlere dağıttıkları için halkın sevgisini kazanmışlardı.                
Büyük filozoflar onun için ahlaka çok önem vermişlerdir. İslam filozoflarından Farabi, İbni Arabi, Gazzali ve İbn Tufeyl henüz 8. yüzyılda ahlak felsefesinin temelini atmışlardır. Daha öncesinde ise Sokrates ve Platon gibi düşünürler erdem, etik, ilke gibi kavramlar üzerine birçok konuşma yapmışlardı. Ahlak felsefesinin diğer temsilcileri ise şu şekilde sıralanabilir: Rene Descartes, Jean-Jacques Rousseau,  David Hume, Kant, Franz Kafka, Friedrich Nietzsche ...
Lafı çok uzatmadan sadece Kant’ın gözünden ahlakın nasıl anlaşıldığını ve özellikle ahlak eğitimine yönelik fikirlerinin neler olduğunu değerlendirilmeye çalışılacağım. İnsan doğasının saf, temiz ve iyi olduğunu, insana ancak eğitim yoluyla en mükemmel şeklin verilebileceğini savunan Kant, ideal bir eğitimi, insan doğasını disiplin altına alma, toplumsallaştırma, medenileştirme ve ahlakileştirme süreci olarak tanımlar. İdeal bir eğitimin; iradenin doğal eğilimlere ve maddi isteklere değil, aklın ilkelerine yani ahlak yasasına uygun bir tarzda olmasını öngörür.
Dönüp dolaşıp yine “ İyi bir eğitime” geldik.
 

Yayın Tarihi
25.07.2022
Bu makale 538 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!