Bu düşünceye; davranışlarda tanrının ve dogma kuralların değil, insan aklının esas alındığı rasyonel ve insana fayda sağlayan felsefi düşünce öğretisi diyebiliriz.
Milattan önce 6. yüzyılda yaşamış olan Miletuslu Thales ve Colophon’lu Xenophanes kendilerinden sonrakiler için hümanist düşüncenin yolunu hazırlamıştır. Thales “kendini bilmeyi” dünyasının merkezine oturturken, Xenophanes döneminin “tanrılarına inanmayı” reddetmiş ve mutluluğu evrene ve evrendeki şeylere yüklemiştir. Sonra gelen ve ilk serbest düşünür olarak görülen Anaksagoras bilimsel yöntemlere katkıda bulunarak “evreni anlamanın” başka bir yolunu göstermiş oldu. Anaksagoras’ın öğrencisi Perikles de demokrasinin oluşumunu, özgür düşünceyi savunmuş ve etkilemiştir. Yazılarından çok azı bugüne gelebilmişse de Protagoras ve Demokritos da bilinmezciliği benimsemiş ve “ruhani varoluşları” doğaüstü bir varlıktan bağımsız olduğunu savunmuştur.
Hümanizm Rönesans'a, İslamiyet'in Altın Çağı’na ve Antik Yunan kalıntılarına dayandırılabilir ve hatta hümanist düşünce Buddha ve Konfüçyüs’te de görülebilir. Bunun yanında hümanizm terimi daha çok batı felsefesiyle bağlaşıktır. Hümanizm terimi 19. yüzyılın başlarında, 15. yüzyıl İtalya’sında klasik edebiyatla ilgilenen kimseler için söylenen umanista sözcüğünden gelmektedir.
Hümanizm, ahlaki ve felsefi sorgulamanın başlangıç noktası olarak insanoğlunun potansiyelini ve yapıcılığını vurgular. İtalyan Rönesans’ı sırasında ortaya çıkmış ve Aydınlanma Çağı'nda bilim ve teknolojideki ilerlemelerle yeniden güçlenmiştir. Günümüzde hümanizm insanlığı, bireyleri teşvik etmek ve geliştirmekten sorumlu olarak gören ve refahı, özgürlüğü, özerkliği ve ilerlemeyi vurgulayan dini olmayan, seküler bir harekettir. Hümanistler insan haklarını (en önemlisi yaşama hakkı), ifade özgürlüğünü, ilerici politikaları ve demokrasiyi savunurlar ve dinin ahlak için bir ön koşul olmadığına inanırlar.
Hümanizmin doğuşu ve gelişiminde rol oynayan başlıca sanatçılar ve düşünürler arasında şu kişiler sayılabilir: Francesca Petrarca(1374), Giovanni Pico della Mirandola(ö.1494), François Rablais (ö.1553), Erasmus (ö.1536), Montaigne(ö.1592), William Shakespeare( ö.1616 ). Hümanizm akımı, Montaigne ile birlikte Rönesans döneminde doruk noktasına erişmiştir.
Ülkemizde ise hümanizm akımının temsilcileri Sabahattin Eyüpoğlu, Nurullah Ataç ve Vedat Günyol'dur. Ayrıca ülkemizde bilinen en büyük hümanist ise Yunus Emre'dir. Ancak Yunus Emre, hümanizm akımı ile ilgilenmemiştir. Onun insanlığa olan sevgisinin kaynağı din ve tasavvufta yatmaktadır.
Hümanizmin sadece inançlarda değil kurallarda da aranması gerekir. Şöyle bir örnek verebiliriz: Mayosuz denize girmenin yasak olduğu bir yerde bir insan boğulma tehlikesi geçiriyorsa; bu kurala uymadan, pantolon ile suya atlayıp hemen yardıma koşulmalıdır. Hiç ilgilenmeden yürüyüp uzaklaşmak, ilgilileri arayıp haber vererek vakit kaybetmek hümanist bir düşünce olamaz.
Yine, sosyal denilen hükümetler; kendi yöneticilerinin, bir eli yağda bir eli baldayken vatandaşlarına “açlık seviyesinin altında” ücret vermeleri hümanist bir davranış olamaz. Rasyonel düşünce her şeyin adının doğru konulmasını emrediyor.
Kaynakça: Wikipedia