DUAYEN

MAX WEBER’E GÖRE İKTİSAD

Bu günlerde Ak Partiyi, devletin bütün mallarını satmakla eleştiriyorlar. Bu, devlet malını satma hikâyesi Özal ile başlamıştı. Bu dönemde Avrupa’da da bir özelleştirme rüzgârı esiyordu. 1990 da Doğu Almanya ile Batı Almanya birleşince Almanlar doğudaki bütün fabrikaları özelleştirdiler. İngiltere ‘de, 1979-1990 yılları arasında başbakanlık yapan muhafazakâr-liberal düşüncede olan Thatcher de özelleştirmeden yanaydı. Bütün bu özelleştirme sevdasının temelinde Weber’in kapitalist düşünlerinin esasları yatar. Weber, “modern kapitalizm, kazanç ve kâr arzusunun, işin ve üretimin rasyonel örgütlenmesi” olduğunu söylüyor. Devlet kurumlarında bu rasyonelleşme olmadığı için özelleştirme zaruri gözüküyor. Ayrıca Weber şunları da ekliyor: Batı toplumlarının gelişme dinamiğinin temelde “rasyonelleşme” kavramı yatar. Modern dönemde batı ile ilgili “rasyonel kapitalizm”, “rasyonel yönetim”, “rasyonel hukuk”, “rasyonel işletme”, “rasyonel muhasebe” ve “rasyonel bürokratik örgüt” gibi hemen hemen her kavramı rasyonellikle nitelendiriyor. Weber’in eserlerindeki temel kavram şüphesiz rasyonelleşmedir. Weber’e göre, çoğu toplum ve kültür rasyonaliteye sahip olmadıkları için, eşiğine kadar gelmiş olmalarına rağmen, modern kapitalizme geçemiyor. Ona göre, “kapitalizm” iktisadi zihniyetin rasyonelleşmesinin bir tezahürüdür. Batı’da dinin rasyonelleşmesi, genel anlamda Hıristiyanlığın reforme olmasıyla, özel anlamda Katolikliğin Protestanlığa dönüşmesiyle ilgilidir. Protestanlık, kendine mahsus anlayışla batı iktisadî gelişmesi için gerekli olan kapitalist zihniyeti (ruhu) ortaya çıkarıyor. Weber’in “Protestan ahlâk kapitalizmin ruhudur” şeklindeki tezi bu gerçekliği betimliyor. Weber, din ve kapitalist zihniyet gibi birbirine zıt dünyaları şaşırtıcı şekilde bir araya getiriyor. İyi kul olmanın yolu, günah işledikten sonra tövbe etmekten değil, Tanrı’nın nasip ettiği meslekte çalışıp çile çekmekten geçiyor. Bu sebat ve kararlılığın kurumsallaşması “sürekli başarı”, “meslekte sebat” ve “sürekli en fazla kârı elde etme” gibi tutum ve davranışlarını yükselen toplumsal değerler haline getiriyor. Eğer, dinin iktisadî hayattaki fonksiyonu kurucu ve oluşturucu olmaktan çıkıp meşrulaştırıcı ve destekleyici olursa dindarın iç dünyasındaki disiplin ve Tanrı’ya karşı yükümlülük duygusu ekonominin ihtiyaç duyduğu rasyonel çalışmayı, gelişmeye yapılacak bireysel katkıyı ibadet gibi algılamaya dönüştürebilir. Çoğumuz “vahşi kapitalimi” biliriz. Hâlbuki Weber kapitalizmi de beş türe ayırıyor: “Emperyalist kapitalizm”, “sömürgeci kapitalizm”, “serüvenci ve yağmacı kapitalizm”, “vergici kapitalizm” ve “parya kapitalizmi” (İshak TORUN). Kısaca, her şeyde olduğu gibi İktisatta da rasyonelliğin ve skolastik din baskısının ne kadar önemli olduğunu görüyoruz.

Türkiye, 1960'lı yılların içinde bulunduğu ve tüm dünyada esen özgürlük akımından ve savaş karşıtlığından etkilenmiş ve ülkemizde sol görüşlü 60 gençliğinin oluşturduğu bir akım ortaya çıkmıştır. Bunun etkisinde, 68 kuşağı da bir Marksist-Leninist hareket olarak gelişmiştir. Bu alışkanlık maalesef günümüzde de sürüp gitmektedir. Bu nedenle CHP’nin altı okundaki devletçilik sorgulanmalıdır. Solculuk ve sosyal demokrasinin ne anlamlara geldiği çok iyi anlaşılmalıdır. Özelleştirmeye geri dönecek olursak, sorun özelleştirmenin nasıl olacağıdır. Bunu kimse dile getirmiyor. Batıda özelleştirme tesislerin daha modern daha rasyonel olmaları için yapıldı. Bizde ise işletmelerin arsalarında AVM, Rezidans yapmak için özelleştiriliyor. Aradaki fark bu.

Yayın Tarihi
18.12.2023
Bu makale 276 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!