1999 yılında Dunning ve Kruger’in yaptığı araştırma, insanların bilgili olmadıkları konularda kendilerini üstün gördüklerini ortaya çıkarılmıştır. Bilgisiz insanların gelecek ile ilgili öngörülerinin de; yanlış analiz kabiliyetleri yüzünden, zayıf olduğunu ve bunu anlayabilecek kapasiteye bile sahip olmadıklarını da meydana çıkartmıştır. Kısaca araştırma, cehaletin yani bilgisizliğin özgüveni bilgiden daha çok arttırdığını ortaya koyulmuştur. Üstünlük yanılsaması içinde olan ‘yetersiz bireyler’ yaptıklarının doğru ve başarılı olduğuna inanırlar, bunun sonucunda ise yetersizlikleri sebebiyle bazen zor durumlara da düşerler. Sonuç olarak, “bilgisiz insanlar” yani cahiller genellikle düşünmeden, büyük bir özgüven ile hareket ederler.(Sezgin SAVAŞ)
Bu değerli araştırmayı; ülkemizden iki örnekle, pekiştirmeye çalışacağım. Biliyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanımız “Nas varken bana faizi artırtamazsınız” dedi. Arkadan “Faiz sebep enflasyon netice” diye de bir formül yarattı. Sonra, ülke ekonomisinin ne hale geldiğini hep beraber gördük. Kurtarıcı olarak atadığı Maliye bakanı “İrrasyonel olan mali sistem, dünya normlarına göre rasyonelleşecek” dedi ve haram! olan faizi artırmaya başladı. Bu durumda kim olsa istifa etmez mi? Ama hiç de öyle olmadı faizler hâlâ artıyor, hayat da devam ediyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız her Türk erkeği gibi inşaata da çok meraklıdır. Belediye Başkanlığı zamanında İstanbul’u yüksek bloklara boğdu. Bu durum Cumhurbaşkanlığının ilk yıllarında da devam etti. Sonra bir baktı yapılanlar doğru ve güzel olmuyor. “İstanbul’a ihanet etmişiz “ dedi ve yanındakilere “Bundan böyle dikey değil yatay, alçak yapı yapacaksınız” diye talimat verdi. Şimdi TOKİ; deprem bölgesinde, iki, üç en fazla beş katlı binalar yapıyor. İyi de milyonlarca konutu böyle yaparak sorunu çözemezsiniz ki. Seneler sonra bunun ne kadar yanlış olduğunu göreceğiz ve belki bunların çoğunu yıkmak mecburiyetinde kalacağız. Bu faiz gibi bir sözle değiştirilecek bir şey de değil. Yüksek yapı depreme dayanmaz diye bir şey yoktur. Önemli olan araştırmaların ve hesaplamaların iyi yapması gerektiğidir. Yüksek yapılarda çelik konstrüksiyon kullanılabilir. Şehir planlamasında kat adedini değil yoğunluğu tespit etmek gerekir. Bunun ideali de “hektar” başına 300-400 kişidir. Bu sözlerimle 30-40 katlı binaları kastetmiyorum. 8-10 katlı binalar rahatlıkla yapılabilir.
Küçük parseller, altı çarşı asker sırası binalar, şehirleri yaşanmaz hale getirdi. 1965 senesinde çıkarılan “Kat mülkiyeti” kanunu parselleri ve binaları daha büyültmek imkânını sağladıysa da zihniyet pek değişmedi. Deprem yıkımının getirdiği kentsel dönüşüm “yeni, güzel, ekolojik şehirler” kurmak fırsatını vermişken bunu da ranta dönüştürerek büyük bir başarı elde ettik!
Cehalet; ülkemizi büyütse de, Türkiye’yi sağlıklı bir büyümeye değil obes olmaya doğru götürüyor.
Deprem evlerinden iki örnek: