Seçim yaklaştıkça başkan adayları projelerini belirtiyorlar. En çok üstünde durulan da trafik meselesi. Bu gerçekten de önemli bir konu. Trafikteki keşmekeş yüzünden; özellikle büyük şehirlerde, hayat yaşanılamaz hale geldi. Trafiği halledeceğiz diye söze başlayan adaylar, alt - üst geçitlerden, köprülerden, tünellerden bahsediyorlar. Bu bana “faiz” meselesini hatırlattı. Ekonomist Cumhurbaşkanımız “Faiz sebep enflasyon netice” dememiş miydi? Şimdi de sayın adaylar “Sınayi yapılar” sebep “trafik karmaşası” ise netice” demeye getiriyorlar. Hâlbuki “trafik karmaşası” sebep “sınayi yapılar” ise netice” İstanbul’a yapılan onca köprü, tünel hiçbir işe yaramadığı gibi şehir daha da yaşanmaz hale geldi. Sorun şehirlerin kalabalıklaşmasından ileri geliyor. Sınai yapıların çoğalması bir bakıma kalabalıklaşmayı da teşvik ediyor. Çözüm; daha önceki bir yazımda da söylediğim gibi, şehirlerin kalabalıklaşmasını önlemek ve mevcut nüfusu çevreye dağıtmak.
Türkiye’deki şehirlerin önemli bir kısmı depremlerde yıkıldı. Bir kısmının da; olacak depremlerde, yıkılmasını bekliyoruz. Yahut da biz yıkıp daha sağlam yapılar yapacağız. Sonuç olarak Türkiye binalarını yeniden inşa etmek mecburiyetinde. Bu sorunu iyi çözersek Türkiye güvenli, güzel bir ülke olur. Beceremezsek bundan sonra değişmemek üzere kaos içinde yaşar gideriz.
Aslında çok iyi jeologlarımız ve inşaat mühendislerimiz var. Binaların nerede ve nasıl yapılacağını biliyorlar. Mesele, sorunu rasyonel bir şekilde çözebilmekte. Bu ise yöneticilerin işi. Yeniden yapılanmayı muhakkak başarmak zorunluluğumuz var.
İlk işin imar planlarının yapılması olacağını düşünüyorum. Bu planlar eskisi gibi değil daha ekolojik, ekonomik ve bilimsel olmalıdır. Bir örnek ile bunu anlatmak istiyorum.
1,2 ha ( 12 000 m²) bir arsa üzerine 350 kişi/ha ( 420 kişi-120 daire) olmak üze; eski ve yeni olmak üzere, iki tasarım yapacağım. Tercih sizin.
İmar kanununun 18. maddesi ve kat mülkiyeti bu çözüme imkân sağlıyor. Tabii otoparkları zemin kotunun altında yapmanın, ortadaki yeşilliği de iyi değerlendirmenin şart olduğunu söylemeğe gerek yok. Eğer, bir de yapılar güneş enerjisi ile zenginleştirilirse, işte o zaman tesisler tadından yenmez.