Ben beş yıldır “Antalya Bugün” de makale yazıyorum. Yazılarım Antalya’da yaklaşık bin civarında okuyucu tarafından takip ediliyor. Hâlbuki benim mesleki yazılarım bütün ülkeyi, özellikle deprem bölgelerini ilgilendiriyor (bunu oğlum; geçen gün, telefonda bana hatırlattı). Maalesef bakanlıklarla da ilişki kurmak, randevu almak mümkün olmuyor. Onun için bu yazımı deprem felaketine maruz kalan 11 ilimizin Mimarlar Odasına da göndereceğim. Oralardaki haberleri TV den alıyoruz. TOKİ’ nin konutları hiç tatmin edici değil. Muhakkak oralarda da çalışmalar vardır. Paylaşım ne kadar çok olursa sonucun o kadar iyi olacağını varsayarak Güney Anadolu illerimiz mimarları ile düşüncelerimi paylaşmak istedim. Tekrarlar olursa Antalyalı okurlarımdan özür dilerim. Sesimiz daha gür çıkarsa belki devleti ikna edebiliriz diye ümit ediyorum.
Geçenlerde Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’ in beyanatı şöyleydi: "Deprem felaketinden etkilenen vatandaşlarımızın yaralarını sarıyoruz. Bu yıl deprem kaynaklı harcamaların 761.7 milyar TL’ye (milli gelire oran olarak yüzde 3,1) ulaşmasını bekliyoruz." diyen Şimşek, "Bu çerçevede deprem bölgesinde 179 bin konutun inşasına başlandı. Yaklaşık bir yılda 319 bin konutu depremzedelere teslim etmeyi planlıyoruz." ifadelerini kullandı. Hal böyleyken depremde yıkılan konut resmi beyanlara göre 518 bin konut. Ben bunun çok daha fazla olduğuna inanıyorum. Bu hızla bile insanlar birkaç yıl daha konteynerlerde sürünecek demektir. 99 depreminden sonra ise; önceden yapılan 30 milyon konutun 1/5’i 6 milyon konutun da yeniden yapılması gerektiği söylenmişti. Zaten artan nüfus nedeniyle ülkede en az her yıl 500 bin konut yapılması gerekiyor. Lafın özü: Türkiye hızlı, sağlam, rasyonel ve estetik pek çok konut yapmak zorunluluğunda. Bu sıradan bir iş değil. Büyük, masraflı, zaman alan bir iş. Yeni bir şeyler yapılmalı. Mimarları, mühendisleri de çok yakından ilgilendiriyor.
- Sorunu, klasik ihale usulü ve tünel kalıp sistemiyle, alçak katlı bloklarla ( 10 kata kadar, rahat depreme dayanıklı yapı yapmak mümkün) çözmek çok zor. Muhakkak prefabrike, endüstriyel imalat sistemine geçmek lazım. Pek çok ülke bunu böyle çözmüş. Seneler önce gittiğim Kazan şehrinde 3-4 beton prefabrike inşaat fabrikalarına rastlamıştım. Şimdi; teknoloji o kadar ilerledi ki, 20 konutlu bir bloku bir günde bitiriyorlar.
- Türkiye bir “Güneş” cenneti. Özellikle güneydoğu kurak olduğu için verim çok yüksek. Konutlarda “Güneş Enerjisi Santralları” (GES) kullanmak ülkeye büyük bir fayda sağlayacaktır. Almanya gibi daha az elverişli ülkeler bile GES’ leri zorunlu hale getirdiler. Tabii, mimarinin de GES‘e uygun yapılması en akıllı iş olacaktır. Bilgi olarak şunu da vereyim: Türkiye'de konutlarda harcanan enerji, tüketilen toplam enerjinin (326 Twa) yüzde 26'sını oluşturuyor. Akkuyu nükleer santralı Türkiye’nin ancak 1/10 enerjisini sağlıyor(36 Twa). 20 m² GES normal bir konutun yıllık enerji sarfiyatı sağlıyor. Bu uygulanırsa, %26 lık bir tasarruf temin edilmiş olacak.
- Beş bin kişilik her oturma grubuna ( yaklaşık 1200 konut) bir anaokulu ve ilkokul yapılmalıdır.
- Yoğunluk ~500 kişi/ha geçmemelidir.
- Trafik kesinlikle konut alanlarının içine girmemelidir.
- Kütleler avlu şeklinde ve ekolojik bir anlayışla tanzim edilmelidir.
- Yaşam hacimleri doğu ve güneye bakmalıdır.
16 ha. lık bir arazide yaptığım beş bin kişilik bir mahallenin eskizlerini sizlerle paylaşıyorum. Umarım faydalı olur.
Herkese mutlu bir Bayram diler, Allahtan bizleri afetlerden korumasını niyaz ederim.
Evren, Y. Mimar (İTÜ 1956)