İnsanların ilk çağlarda mağaralarda yaşadığını biliyoruz. Epey sonra kendilerine taş ve kerpiç evler yapmışlar. Kemeri, tonozu, kubbeyi bulununca da işin boyutu büyümüş, artık devasa yapılar yapmaya başlamışlar. Bu arada ağacı işlemeyi öğrenince ahşap da işin içine girmiş. Çelik 19. Yy başlarında ilk önce demir yollarında kullanılmaya başlamış; üretimi ilerledikçe, daha sonraları binalarda da kullanılmış. 31 Mart 1889 da Paris’ te inşa edilen Eiffel kulesi çelikle neler yapılabileceğinin bir göstergesi. İnşaatta en büyük devrim ise betonarme ile oldu. Çeliğin çekme gücüyle betonun basınç gücü birleştirilerek, hem ucuz hem sağlam müthiş bir ürün elde edildi. Sanırım, ilk betonarme de İngiltere’de 1854 yılında kullanıldı. Asrımızda ise artık çelikten ve betonarmeden yapılmayan şey kalmadı. 600 metre yüksekliği geçen kulelerden muazzam köprülere kadar her şey çelikten ve betonarmeden yapılabiliyor. Bu iki malzeme mimaride form vermeye de çok müsait (Le Corbusier’nin Ronchamp şapeli, Gery’ nin Bilbao Guggenheim müzesi gibi)
Bu kadar yazıyı; son günlerde geliştirdiğim, Pisagor üçgeni (90°-60°-30°) (3m-6m-5,19 m) şeklindeki güneş panelli konutların halk tarafından yadırganması ve eleştirilmesi üzerine yazdım. Hâlbuki insanlar, dünya yaratıldığından beri ihtiyaçlarını karşılayacak şeyleri yaratmışlar, kullanmışlar ve alışmışlardır.
Günümüzde enerjinin önemini tartışmaya hiç gerek yok. Bu yüzden harpler çıkıyor, insanlar acımasızca ölüyorlar. Zehirli yakıtlar yüzünden dünya küresi nerdeyse yok olmak üzere. Zehirlenmeler yüzünden milyonlarca insan hastalıklarla mücadele ediyor. Hâlbuki her gün doğup batan güneş karşımızda duruyor. Güneşin ürettiği; temiz, ucuz, atık bırakmayan, bitmez tükenmez bir enerji var. Bütün ülkeler bunun için çalışıyor. Güneş bizde bol olmasına rağmen nedense ağırdan alıyoruz. Aslında, BM ler 2030 yılına kadar sera gazı emisyonunda bir azalma sağlamak için bir antlaşama hazırlamış. Biz de bu antlaşmayı imzalamışız. Yani bu iş biraz da zorunluluk gibi gözüküyor.
Enerjiyi en verimli kullanmak için; nakil kayıplarından kurtulmak için, tüketilen yerde veya yakınında üretmek gerekiyor. Bu savı esas alırsak panelleri binalarla beraber yapmak avantaj sağlıyor. Pisagor üçgeni ise en verimli ve en fazla paneli kurmaya elverişli bir form.
Çok fazla detaya girmeden bu binaların yapay zekâ ile çizilmiş bir benzetme resmini sizlere göstermek istiyorum.
Ne dersiniz, buna da alışacak mıyız acaba?