Biliyorsunuz taa Osmanlıdan beri, ne zaman bir yenileşme hareketi olsa “din elden gidiyor” diye birileri ayaklanır ve isyan çıkartırdı. Tarihimiz bu isyanlarla dolu. Bu cumhuriyet zamanında da devam etmiş. Şeyh Sait isyanı, Kubilay’ ın başının kesildiği isyan bunlardan birkaçı. Maya kaldığı müddetçe de, bu devam edip gideceğe benzer. Cumhuriyet kurulurken Atatürk muhakkak bunu düşünmüştü. Kuran’ın Türkçeye çevrilmesi, ezanın Türkçe okunması bunların işaretidir. Hatta Ziya Gökalp din değiştirmeyi bile teklif etmişti. Olmadı, başaramadılar. Bu gün artık iktidarda karşı devrimci insanlar var ve yavaş yavaş ülkeyi dindarlaştırmaya ve devrimleri değiştirmeye çalışıyorlar. Bunun yolunun da eğitimden geçtiğini herkes biliyor. Ordunun ve adaletin engel çıkartmaması için, o işi çoktan hallettiler. Artık sloganın “laik cumhuriyet elden gidiyor” diye olması gerektiğini düşünüyorum.
Bu yazımda; Hristiyanlığı örnek alarak, ne yapılmalı konusunu ele almak istiyorum. Protestanlık, Hristiyanlığın en büyük üç ana mezhebinden biridir. 16. yüzyılda Martin Luther ve Jean Calvin'in öncülüğünde Katolik Kilisesi'ne ve Papa'nın otoritesine karşı girişilen Reform hareketinin sonucunda doğmuştur (1529). Yani Hristiyanlık kurulduktan 16 asır ve Rönesans yaşandıktan sonra değişime uğramıştır. Gerçekleştirilen değişiklikleri de özetle şöyle sıralayabiliriz:
- Papazlara ihtiyaç duymaksızın Kitab-ı Mukaddes'i okuyabildikleri için her vaftiz edilmiş inananın aracı bulunmadan rahiplik yetkisi olduğuna inanan Protestanlar, Kitab-ı Mukaddes'i Hristiyanlık için tek kaynak saymışlardır.
- Katolik ve Ortodokslar gibi ruhanî başkanları yoktur.
- Protestanlık; Katolik ve Ortodoks kiliselerinin merkeziyetçi anlayışının tersine, çeşitli kiliseler veya mezhepler arasındaki kurumsallaşmamış bir topluluktur. Katolik inanç sisteminin çoğunluğunu korusalar da Katolik Kilisesi'nin Papa'ya verdiği geniş yorum ve uygulama yetkisini tanımama, dinî inançları daha kişisel düzeyde yaşama ve Katolik Kilisesi'nin dünyasallaşan ayin ve uygulamalarından uzaklaşma gerekçeleriyle Katolik Kilisesi'nden ayrılmışlardır.
- Katoliklerin tersine Protestan rahipler evlenebilmektedir.
- Bazı Protestan mezheplerinde ise kadınların da rahip olabilme hakları vardır.
- Kitab-ı Mukaddes'in ana dilde okunabilmesi de Protestanlığın bir başka özelliğidir.
- Protestanlıkta azizlere ve Meryem Ana'ya dua edilmez ve dilekte bulunulmaz.
Aslında İslam; Hristiyanlıkta, bu devrimlerin bazılarını 7 asır sonra yapmış. Allah doğmamıştır doğurmamıştır ayeti ve İslam’da ruhban sınıfın olmaması bunların en önemlileri. İslamiyet ise geçen zaman içinde bir imamlar ordusu yaratarak ve saçma sapan şeylere dua ederek Hristiyanlaşmıştır.
Rönesans’ı yaşamamış olan Türklerin dinde reform yapmaları çok zordu. Ancak Türkler cumhuriyetten de çok şey öğrenmişlerdir. 21. Asırda İslam’ın kuruluşundan 14 asır sonra bu reformun yapılmasının zorunlu olduğuna inanıyorum. Bu gün ülkemizde uygulanan İslam, din hocalarının vesayetinde uygulanan Totemizmden başka bir şey değildir. Tabii böyle bir reform ancak Lüther veya Calvin gibi bilge insanlarla gerçekleştirilebilir.
Benim aklıma gelen altı madde şöyle:
- Tekkelerin, Tarikatların, din hocalarının vesayetinden kurtulmak için Din her şeyi ile Türkçeleştirilmelidir.
- Tanrıyı Toteme benzetmekten kurtarmalıdır.(Kuran’ın buyruğu da böyle)
- Kuran doğanın sesi olarak kabul edilmelidir. (Aslında Kuran buna çok uygun)
- Kuran’ın bir telepati ile meydana geldiğini kabullenmek gerekir.
- Günlük ve şahsi olaylar ve eklentiler Kuran’dan çıkartılmalıdır.
- Çağın değişmesini veya bazı şeylerin yeniden kavranmasını göz önüne alarak yeniden yorumlar yapılabilmelidir.
Din adamlarına, bilim insanlarına, teologlara çok iş düşüyor. Yoksa Türkiye iyiye gitmiyor. Aslında İslam dininin de böyle bir değişikliğe çok uygun olduğunu düşünüyorum.
Herkese mutlu yeni yıllar…..